30 Mayıs 2009 Cumartesi

Üzgünüm Halacım Çok Üzgünüm

Bir aile daha yıkılıyor malesef. Abim ve yengem resmen boşanıyorlar. Geçen hafta ilk celse görülmüş.

Burada asıl soru anne ve babanın boşanırken diyetini kimin ödediği. Evet malesef bu ağır diyeti küçücük 10 yaşındaki bir çocuk ödeyecek. Anne ve baba nolcak peki hiçbirşey. Onlar o koca koca bedenleri ve akıllarıyla gene mutlu mesut yaşayacaklar. Peki ya yeğenim. O anda o saniyede yanında olmasını istiyeceği babasının boşluğunu nasıl dolduracak? Dost kalmakmış peeeeh. Ne garip bir ironi... Dost kalınsa ne yazar hiçbirzaman uyandığında bir daha babasının banyoda yüzünü yıkadığını, kahvaltıya hepbirlikte oturduklarını hoşsohbet kahkahalar eşliğinde çaylarını yudumladıklarını göremiyecek...... v.s. v.s.

Ne garip ve bencil varlıklarız biz büyükler. İnanın yengeme ne denli kızıyorsam abime de o denli kızıyorum. Bir çocuğun hayatıyla nasıl böyle oynayabildiklerine nasıl bu denli herikisininde hayata kendilerini kaptırdıklarına içim burularak seyrediyorum. Sizce hayatı güzelleştirmek biraz da bizlerin elinde değil mi? Neden bu kadar dikine sürüyoruz herşeyi... İnatçı keçi misali.

Neden ... Neden...Neden. Neden soruları milyonlarca uzaaaar gideeer. Bir çocuğa annelik ve babalık yapmak gerçekten bu kadar kolaymı peki. Neden biz büyükler hiçbirşeyi planlamayız. Bir çocuğu dünyaya getirirken neden tartmayız birbirimizi. Neden o çocuğu aile yapımıza güvenene kadar ertelemeyiz de hemen adam olsunda nasıl olsa büyür gözüyle bakarız. Büyümüyor işte. Benim yeğenim hep bunun ne olursa olsun bir şekilde ceremesini çekecek. Ne kadar kendisine hissettirilmese de bunu yaşayacak.

Ben inanın tam 1,5 yıl eşimi tarttım kendimi tarttım. Acabalarımın cevabını aldıktan sonra hamile kaldım ancak.Neden peki diyorum benim abim ve yengem bunu yapmadılar.

Şimdi utanıyorum kendi adıma yeğenimin yüzüne bakarken. Çünkü bizlerde hatalıyız. Biz büyükler. Ona bu olayı dayatmak mecburiyetinde kaldığımız için. " Harun Mehmet bak bitanem sen büyüdün artık bizi anlamalısın malesef annen ve baban anlaşamıyorlar ayrılmak zorundalar" bumudur yani. Peki neden anlaşamıyorlar biri birşeye ak diğeri kara diyor. Peki orta yolu bulamıyorlar mı? Hayır çünkü bencillikleri malesef senden önce geliyor. Malesef bebeğim malesef bitanem. Peki "neden ben" diye sorma çünkü inan verecek cevabımız yok. Sadece üzgünüm canım benim senden aileni yuvanı çaldıkları için üzgünüm.

Elim kolum tutmuyor...

28 Mayıs 2009 Perşembe

OOOH BEEE



Nihayet bilgisayar sorunlarını halledip tekrar geri dönebildim. Neydi o öyle. Bu blog işi de insanda bağımlılık yapıyormuş bunu anladım.

Neyse aslında her saniye yazacak birsürü şey oluyor ama bir süre sonra bunların bir kısmını unutuyorsun bir kısmının ayrıntıları kafada kalmıyor ve hepi topu birkaç şey işte onlarıda derleyip toparlayıp anca yazabiliyosun. Başlayalım bakalım.......



Bahar bi değişik geldi sanki bu sene. Hava güneşli ama bir rüzgar esiyorki bazen ceket hırka ne varsa geçiriyorum sırtıma. Ama yeşillikler işte o mestediyor insanı. Benim işyerimin çok güzel bir ön bahçesi var bazen çok sıkıldığımda sırf o güzelim çiçeklere bakmak yetiyor. Çıkıyorum dışarı derin bir nefes alıyorum, uzunca çiçeklere bakıyorum, susluyorum bazen ve sonra gerçekten rahatladığımı hissediyorum. Bi yaştan sonra özellikle artık insan o sıkıcı koskoca binalar ve plazalar içinde, fanlar veya klimalar sayesinde hava solunan yerlerde çalışmak istemiyor gerçekten. En azından kendi adıma öyle. Çıkıyorum bahçeye hafif esen rüzgarın tadına vara vara kahvemi yudumluyorum. Sizcede güzel değil mi...?




Çok seviyorum işyerimdeki bu bahçeyi...

Bu arada biz nelermi yaptık???



Daha da büyüdük, daha da bi tatlı olduk, daha yaramaz olduk, daha can ciğer kuzu sarması gibi ben onu öper öper öper o beni resmen kocaman ağzını açıp yalar yalar yalar, saçlarımı yolar vaziyette çok hoş çok güzel yeni yeni şeyleri öğrenerek geçiyor günler. Her yana dönüyor, hele uyurken bigün çekip göstermek lazım resmen yarım ay gibi başını geriye doğru bi atıyor ben düzeltiyorum o gene aynı pozisyonu alıyor çok inatçı çok bilmem napıcaz.


Ellerinden tutunca desdek alıp kalkıyor ve sonunda öyle mutlu oluyor ki, bizde "Şampiyon Tarkan" "Yaşasın Tarkan " yapıyoruz bi gülüyor bi gülüyor sormayın gitsin.Her yüz ifadeni ses tonunu algılıyor. Biraz ciddi bak hemen dudak bükülüyor gülerek bak oooh senden iyisi yok bir gülücükler atıyor sormayın.

Tarkan'ın diyebilirim ki en sevdiği oyuncak bu yastık. Ne buluyorsa bunda.







Canım oyuncakların suratına bakmıyor bile. Görünce gözleri bi açılıyor bi seviniyor çırpınışlarını görmek lazım. Alıyor ayıcığı inceliyor onu yerinden sökmeye çabalıyor ıııh öyle yapıyor ııh böyle yapıyo yok çıkmıyor tabi canı fena sıkılıyor bu duruma basıyor yaygarayı. Sonra da sustur susturabilirsen.



Gün içinde sürekli bir telefon trafiği içindeyim sürekli babannesini arıyorum yada onlar beni arıyor nasıl oldunuz napıyosunuz diye. Ohh bi görseniz bazen kıskanıyorum vallaha. Parklara gitmeler site içinde gezintiler, apartmanın resmen maskotu olmuş zaten, akşam eve giderken sitedeki çocuklar oyun oynuyorlarsa Tarkan geçiyor deyip resmen duruyorlar. Tanımayan kalmamış. Yani küçük beyimiz pek popüler.

Azar azar artık ev yapımı yoğurt (sütü özel köyden getirtiyorum) taze sıkılmış yada ezilmiş meyveler, sebze çorbaları yiyoruz. Bakalım maşallah şimdilik çok iyi gidiyor. Çok istekli yiyor hele hiç geciktirmiycen yoksa başlıyor ağlamaya.Babannesi ve halasıda çok ilgileniyorlar sağolsunlar. Hergün ona özel çorbası yoğurdu meyve püreleri yapılıyor. Yavaş yavaş 6. ayımıza da yaklaşıyoruz bakalım doktorumuz ek gıdalara geçişte neler önerecek bize.



Bu arada bizde otomotivdeki indirimleri fırsat bilerek yeni bir araba aldık. Tarkan'ımın kısmeti işte. Eskisi artık iyice dert çıkarıyordu bize.Hep düşünüp de ertelediğimiz bişeyi artık yapalım dedik ve güzel bir arabaya sahip olduk. Darısı inşallah evin başına. Umarım bigün evde almak nasip olur. Çünkü kira işi gerçekten insanın canını sıkıyor. Ama kısmet işte..



Haa bu arada ben balokonumuzdaki güvercinleri anlatmadım size. Birkaç hafta önce balkonumuza güvercinler bide baktımki yuva yapmışlar ve küçücükte bir yumurta. Biz ona eşimle küçük Tarkan diyoruz. Hergün yem ve su vermeye çalışıyorum. Anne güvercin kuluçkada şu aralar pek rahatsız etmemeye çalışıyorum. O yüzden fotoğrafını çekmedim.Tarkan'a da arada bir pencereden gösteriyorum bak oğluşum bu küçük Tarkan senin kısmetin diye. Yavru çıkarsa ve çekebilirsem fotosunu yayınlarım inşallah.

Ben mi ben de işte idare edip gidiyorum. Genelde hep yorgunum ama şükrediyorum bütün yorgunluklar keşke böyle olsa Tarkan gibi.







SİZ NE DERSİNİZ......



19 Mayıs 2009 Salı

Asansör mü Birdaha Asla

Dün güle oynaya işten geldim. Tarkan kayınvalidemdeydi.Eşim daha önce işten çıkmış Tarkan'ı onların oturduğu site içinde gezdiriyordu. Tarkan beni görür görmez gülücükler atmaya başladı bende onu kucağıma aldım ve eşimle birlikte gülücükler eşliğinde apartmana girdik. sohbet ede ede asansörü çağırdık bindik ve 3. katın düğmesine bastık. Asansör hareket etti ve zınk durdu. Biz eşimle birbirimize baktık öylece kaldım ben. Eşim sakin ol Sibel olurmu derken ben hayatımda ilk kez başıma gelen bu durumun hala saniyelik şokundaydım. Birde sıcak nasıl sormayın gitsin. Napıcağız demeğe kalmadan apartman içinde kalanlara sesimizi duyurmak için kapıya vurmaya başladık. Neyseki görümcem ve birkaç komşu anında geldiler ve sakin olmamızı hemen kapıyı açtıracaklarını söylediler. Ama bu arada Tarkan benim kucağımda bense tedirginlik içinde yavaş yavaş terlemeye başladık. Görümcem panik içinde kapıcıyı bulmaya çalıyor fakat malesef kapıcı yok ortalıklarda. Bu arada kayınvalidem, kayınpederim, komşular iyice yığıldılar bizimle konuşmaya sakin olun demeye başladılar. Hala kapıcıyı arıyorlar adam yok. Yöneticiye haber verdiler. Tabi bu arada biz sıcaktan şıpır şıpır terlemeye başladık. Tarkan'a sarılıyorum.Yavrum zaten olanları anlamaya çalışıyor. Yaklaşık bir 5 dk biz o vaziyette asansörde kaldık. Hayatımda hiç böyle bir şok yaşamadım inanın. Tarkan'ın da bizimle birlikte olması en çok korkuttu. Tek olsam bu kadar korkmazdım. İşte o şokla kapıyı bilinçsizce yumruklamaya başladım. Çabuk olun diye bağırıyorum. Derken asansörün dış kapısını açtılar ve içten bir kapı daha var onuda açtıklarında 2. katın biraz yukarısında ortada asılı kaldığımızı gördüm. Elektrikler kesilmiş. Hemen Tarkan'ı uzattık bizde o yükseklikten aşağıya resmen atlarcasına indik. Su kesmiştim. Komşular sarılırbana Tarkan'a, görümcem kayınvalidem ağlar ben sevinç ve şok arası bir duygu içindeyim. Neyse eve girdik ve bir daha asla hiçbir yerde asansöre binmemeye karar verdik. Her zaman böyle ucuz atlatamayabilirdik. Siz siz olun başıma gelmez demeyin bizim düştüğümüz hataya düşmeyin.

15 Mayıs 2009 Cuma

Bugün Kontroldeydik Büyümüşüz Yaşasın





Selaaaam biz geldik. Bugün sabah giyindik süslendik, püslendik aylık kontrolümüze gittik. Kilomuz 7,5 kg ... Boyumuz 65 cm... Baş Çevremiz 41,7 cm.... Yani doktorumuzun dediğine göre süpppper Maşallah'ımız var Allah nazarlardan saklasın yavrumu. Kontrollerden sonra ağızdan rota virüs aşımızıda olduk. Doktor yavaş yavaş taze sıkılmış meyve suyu, sebze çorbası ve evde mayalanmış yoğurt vermeye başlayabilirsin dedi. Artık biz büyüyoruz çünkü. Birde hafta içinde kolundaki verem aşısının olduğu bölgenin iltihaplandğını sandım ama değilmiş meğerse işte beyazlandığını gördüm. Hatta itiraf edeyim çok korktum. Annemin bütün beni rahatlatan aşısının tuttuğunun göstergesi korkma demelerine rağmen doktora bunu sorduğumda gülümsedi ve anneniz doğru söylemiş aşı tutmuş merak etmeyin dedi ve mutlu, mesut, hür, ağzı kulaklarında bir vaziyette bir ay sonra tekrar randevulaşarak doktordan ayrıldık. Tarkan'ı annaneye bıraktık ve tam o anda eşim telefonunun olmadığını farkedip koştur koştur bir vaziyette arabaya koşması ve neyseki arabanın içinde cebini bulması sonucunda sabahki faslımızı işe gelerek noktalamış olduk. Şuan işteyim ve biran önce mesaim bitsede Tarkan'a kavuşsam diye zamanı sayıyorum resmen.


Ve bunları yazarken de şunları düşünüyorum:

  • Evet 30 yaşındayım ama daha çok acemiyim daha çok şey görüp geçireceğim Tarkan'la bunlara hazırlıklı olmam lazım
  • En ufak olumlu bir olayı bile olumsuzmuş zannedip evhamlanıyorum vay benim başıma
  • Ama nerden bilebilirim ki ilk çocuğum onunla öğreniyorum herşeyi
  • Şimdi beni okuyan tecrubeli anneler belki bazı yazdıklarıma gülüyorlardır bile ama acemilik bu olsa gerek herşeyde resmen aklının çıkacakmış nefesin duracakmış gibi olması




Evet belki daha neler yaşayacağız Allah o dirayeti o gücü inşallah verir inşallah yavrum hep sağlıklı hep huzurlu olur. Ve hep şunu bilirki onun, onu çok seven bir annesi ve babası mutlu bir yuvası var. Allah herkese bu güzel duyguları tattırır inşallah




Bu arada birkaç gündür bilgisayarımda arıza var. Bunları da başka bir laptoptan yazıyorum o yüzden fazla uzatmadan emaneti geriye vermem lazım. Bilgisayarımın düzelip tekrar sizlere kavuşacağım güne kadar şimdilik bay baaaaaaaayyyyy.

11 Mayıs 2009 Pazartesi

Anneler Günü Ertesi

Herkesin Anneler Gününü tekrar kutlayarak başlamak istiyorum. Gerçi okuyanlar bilmem gördümü ama bir gün öncesinden ben kutlama mesajımı yayınlamıştım.Bugün de dün yaşadıklarımızı bi anlatayım istedim.

Çok güzel birgündü gerçekten. Sabah güne oğlumun gülücükleriyle uyandım. Saat 7 'ydi. Aldım, sarıldım kokladım, gözünün içine baktım oda bana baktı tıpkı kocaman biriymiş gibi. Sonra karnını doyurdum, altını açtım (zaten bu hali çok seviyor cıbıldak cıbıldak olayım halini) sonra biz kahvaltı yaparken babası bi ara dışarı çıktı. Tabi ben kendi içimden düşünüyorum bi anneler günüm kutlanır dimi. Ben bu acımasızca ve bencilce düşüncelere garg olmuşken eşim gelmiş odaya geçmiş sessizce odaya bir girdim minik oğlumun elinde çantanın sapı bana anneler günün kutlu olsun diyorlar. O anki mutluluğumu anlatamam. Sağolsun babası oğlumun adına bana bir kol çantası almış. Zaten çok ihtiyacım vardı. Tarkan'ın hediye ettiği çantaya bakarmısınız.....




Bu güzel armağandan sonra havanında güzel olmasını fırsat bilerek dışarı çıktık. Dijital bir fotoğraf makinasıyla, eşim kendisi için yeni bir cep telefonu istiyordu onları aldık ve karnımız aç bir şekilde kendimizi Mcdonalds'a attık yedik, içtik, sohbet ettik, çocuklara dağıtılan hediye balonumuzu aldık ve ordan çıktık. Bu arada oğluş puşetinde mışıl mışıl uyuyordu. Şekil 1A'da görüldüğü üzere:









Sonra hava hafif esintili olsa da güneşin o güzel sıcaklığını hissedercesine biraz turladık. Tabi Tarkan halinden son derece memnun etrafa ve bizlere gülen gözlerle baktı.




Ve daha sonra da arbamıza binerek ilk önce anneme uğrayıp anneler gününü kutladık ve sonrada kayınvalideme uğrayıp anneler gününü kutlayarak finali pestilimiz çıkmış bir vaziyette evde yaptık. Kıssadan hisse :
  • Anne olmak çok güzel bir duyguymuş böyle günlerde insan birkat daha iyi anlıyor.

  • Hayatımda yaşadığım en güzel en hoş gündü diyebilirim.

  • Neden olmasınki eşim,yavrum ve ben çok hoş bir tablo benim için.

  • Allah beni eşimden ve oğluşumdan ayırmasın.

  • Ve tekrardan kendi annem ve kayınvalidem başta olmak üzere herkesin geçmiş anneler gününü kutluyorum.

Tatlı kuzum benim. İşte bana verdiğin en güzel hediye bu tatlı gülüşün. Gülen yüzün hiç solmasın annecim.

9 Mayıs 2009 Cumartesi

Bana Kırmızı Çok Yakışıyoooor




Anneler Gününe Bir Kala "Herkesin Bir Hikayesi Vardır Ya İşte Bizimkisi de Böyle"

Hayatımda bir ilk.Ben nerden bilirdim birgün anne olacağımı ve banada anneler gününü yaşatacak bir varlığın oğlumun olacağını.Hey gidi Sibel hiç düşünürmüydün. Şu ahir ömründe aklına gelirmiydi. Oldu ama. Yıllarca ben annemin ve ablalarımın bu güzel gününü kutlarken artık bende bir anneyim. Vallaha çok tuhaf bi duygu. Garip oldum.



Aslına bakarsanız birçok kişi böyle günlerin bir para tuzağı olduğunu tüketim toplumunun bir yaptırımı olduğunu söyler durur yıllardır. Ya ben böyle düşünmüyorum. Hele de Türkiye gibi jestlerin, gönül almaların genelde pek yapılmadığı bir ülkede böyle günlerin en azından bir aracı olduğunu düşünüyorum. Yani sevdiklerimizin değerini birkez daha anlamada bir aracı.

Herkesin annesi özeldir güzeldir ama herkes kendi annesini en tepeye koyar bende öyle yapacağım. Bende sevgili annemin ve kayınvalidemin birgün önceden de olsa Anneler Günü'nü bütün kalbimle kutluyorum. Ah canım annem sen ne güzel yüreklisin bi bilsen ne çabalar sarfetmişsin bizler için ben daha yeni anladım. Hep denir ya anne ol anlarsın evet bende anne olduktan sonra anladım sana bazen neler çektirdiğimi. Özür dilerim annecim. Seni bazen üzdüğüm için. Ama sende biliyorsun ki elimden geldiğince iyi bir evlat olmaya çalıştım hala da çalışıyorum ve seni tahmininden daha çok seviyorum canım annecim. Umarım ben de senin gibi iyi bir anne modeli olurum oğluma.

Ve bütün anneler; takip edebildiğim edemediğim, beni takip eden edemeyen bütün anneler hepinizin anneler günü kutlu olsun hepinize kucak dolusu sevgiler gönderiyorum.

Düşündümde bu güzel günle ilgili ne yazabilirim diye sanırım anne olduğum günün hikayesi en güzel seçim olacak. Aslında biraz bu hikayeyi yazmaya geç kaldığımı biliyorum. Yani bir 4,5 ay kadar. Ama neylersiniz işte bu blog oluşturma fikrinin bende malesef biraz ağır gelişmesi ve en sonun da bir ay kadar önce buna karar vermem işte böyle bir sonuca yol açtı. Ne dersiniz varmısın hikayemi dinlemeye. Bayanlar Baylar işte buyrun açılıyor perdemiz.

14/12/2008 tamı tamına 9 ay 10 günümü doldurduğum gün. Ama tık yok. Hiç ne sancı ne bir kramp hiç bişey yok. Muayene için gene de gidiyoruz doktorumuz Melike Hanım'a. Bekle bekle her gelenle nerdeyse akraba olacak kadar konuşuyoruz ve sıra bize gelince içeri giriyoruz. Sancı varmı yok ağrı varmı yok aslında bütün veriler normal gözüküyor ama doktor kontrol ettikten sonra henüz bir açılma olmadığını 18 ine kadar herhangi birşey olmazsa muhakkak artık sezeryanla doğumu gerçekleştirmemiz gerektiğini söylüyor bize ve hiç istemesekte bu gerçeği kabullenerek hastaneden ayrılıyoruz.

17/12/2008 aradan koca 3 gün geçti ama hala hiçbir sancı yok kıpırdanıyor sadece galiba artık sezeryandan başka bir çözümümüz yok diyoruz. Her söylediğimiz kişi yaaa öylemi nedenki sezeryan oluyosun bekle biraz daha diyorlar ama günüm çok geçti bu riski göze alamam diyorum.

17/12/2008 gece oldu uyuyamıyorum, halbuki sabah çok erken kalkacağım biliyorum ama gözüme bir gram uyku girmiyor. Sırtım ağrıyor, düşünceler başıma üşüşmüş acaba yarın nolacak?? bir problem olurmu, nasıl olacak?? Allah korusun ya bişey olursa, ya bana bişey olursa ya şöyle olursa ya böyle olursa diye diye uykuya dalmışım. Sabah uyandığımda hala hiçbir sancı emaresi yoktu ve tamamen artık sezeryan olayına kendimi adapte ettim. Hazırlandık eşimle bende hiç heyecan yok yalnız. Sadece kafamda birçok soru ve acabalar. Neyse eşimin annesini ve kardeşini de aldıktan sonra hastanenin yolunu tuttuk ve vardığımızda daha henüz doktorumuz gelmemişti. Biraz bekledik ve işte o an, işlemlerimizi yaptırmak için bizi davet ettiklerinde heyecan yavaş yavaş başladı. Neyse giriş işlemlerimizi yaptırdık ve bizi odamıza çıkardılar çok güzel yeşilliklere bakan bir odam vardı. Birkaç dakika sonra hastane kıyafeti elinde bir hemşire geldi. O yeşil çıtçıtlı kıyafeti giyerken Allah'ım noluyoruz demeye başladım işte süreç başlamıştı. Eşim yanıbaşımda, konuşuyoruz ordan burdan garip olan hiç sancımın olmaması. Bi müddet sonra Nst denen makinaya bağlıyorlar beni sıkıcı bir bekleyiş ama hala çokda heyecanlı değilim. Daha dank etmedi o an. Neyse bi yarım saat takılı kalıyor alete herşey normal görünüyor ama sancı yok. Saat ilerliyor kolumda bir serum, ben yatakta konuşuyorum habire odadakilerle ve kapı açılıyor içeriye doktorum giriyor.'Nasılsın Sibel' diyor gülümseyerek biraz rahatlıyorum bu gülümsemeden dolayı. 'İyiyim ama hiç sancım yok' diyorum. 'Evet bende onun için geldim hiç riske atmayalım diyorum gel hadi seni sezeryana alalım' diyor. El mahkum eşimin yüzüne bakıyorum elimi tutuyor ve birlikte tamam diyoruz. Neyse aynı gülümsemeyle dışarı çıkıyor doktorumuz. Ben sanki hiçbişey olmayacakmış gibi gene gülüyorum, konuşuyoruz tv ye bi oraya zap bi buraya zap derken kapı birden açılıyor ve elinde sedyeyle birini görüyorum. Buz kestiğimi hatırlıyorum o an. Bu kadar çabuk hiç beklemiyordum geleceklerini resmen bir titreme geldi içime ve kalbim pata kütü pata küte atmaya başladı. Birden espiriler yapan ve nereli olduğumu soran sedyeli adam yanı başımda bitiyor. Nasıl o sedyeye bindiğimi inanın hatırlamıyorum. Eşim elimden tutuyor kayınvalidem ve görümcemin gözleri yaşlanıyor hepsi bir ağızdan bana iyi olacağımı söylüyor bense hayatımda hiç heyecanlanmamışım gibi resmen titriyorum. Ve ameliyathaneye doğru yol alıyoruz. Aşağıdaki videoda olduğu gibi.(Not: bu kareleri cep telefonuyla çektiğimiz için aktarırken seste bir problem oldu birtürlü ayarlayamadım bende boşverdim öylece koyuyorum)




Sonrasımı sonrası içeri girdik işte afalladım doktorum sonradan gelir diye düşünüyordum ama kendisi içerideydi. Gene kocaman bir gülümsemeyle 'Sibel nasıl hissediyorsun kendini' ben 'çok heyecanlıyım korkmaya başladım diyorum.' 'Heyecanlanma bak çabucak olup bitecek diyor kendisi ' ellerimi bağlıyorlar bu arada bense başımı yerleştirmeye çalışıyorum. 'Sibelcim bişey sürcem biraz soğuktur dayan ' olurmu derken gerisi....... Bi uyanıyorum ki başımda bir ses 'Sibel Hanım beni duyuyormusunuz Sibel Hanım, Sibel Hanım' sersem gibiyim midem bulanıyor kuscam sanki söylemeye çalışıyorum kelimelerim zorla ağzımdan çıkıyor ağrım var. Neyse bi şekilde sessiz imdadıma yetişiyorlar ve elime bir torba ve bez veriyorlar yavaş yavaş kendime gelmeye başlıyorum. Beni ameliyathaneden çıkarıyorlar ve ilk eşimi görüyorum nasıl diyorum nasıl iyimi??? Evet diyor eşim hemen şu aşağıdaki videoyu gösteriyor.(Not: ses gene problemli kusura bakmayın.)



Kocaman bir oh çekiyorum bütün ağrılarım, acılarım, dertlerim, kederlerim, heyecanlarım, sıkıntılarım o anda bitiveriyor. Gözümden sessizce bir damla kayıveriyor yarınlarıma. İnanmak ve inanamamak arasında gidip geliyorum. Hayatımdaki en güzel hediye en güzel ilk ve en güzel şey başıma geliyor. Odamıza geçiyoruz ve işte o anda küçük beyimiz içeri alınıyor ve kucağıma geliyor. Allah'ım bu ne mutlu andır böyle diyorum. Az önce karnımdaydın. Şimdi kollarımda. Emzirmeye çalışıyorum ve hemen kavrıyorsun sanki yıllardır emiyormuş gibi. Bakakaldığımı hatırlıyorum öylece bakakaldığımı. Güzel yavrum tatlı yavrum diyerek emzirdim seni ve uykuya daldın. Ve bizim hikayemiz de böylece sona erdi. Sibel, İskender, Tarkan ermiş muratlarına bizler çıkalım kerevetlerine.

MUTLU SOOOOON





8 Mayıs 2009 Cuma

İşte Geldim Burdayım Ben Bu İşte Ustayım.



Selam ahali duyduk duymadık demeyiiiin acı soğan yemeğiiiin bugün itibariyle atlattım gribi.... Ne sevindim bilemezsiniz. Ama kaç gündür maskeyle dolaşmaktan artık resmen baygınlık gelmişti bana. Minişime de çok sokulamadım bu sürede. Onu öpüp koklayamadım. Halbuki ne gülücükler ne şebeklikler yaptı 'annecim gel ısır ye beni 'diye. Ama genede onun tüm bu şirinliklerine neyseki karşı koyabildim. Gene de tedbir için bir iki gün daha sabredeyim... Sonra o tatlı yavruyu yiycemİlk iki gün çok kötüydüm resmen içimde limon ağacı çıkcak kadar bol limon suyu içtim. Taze taze tam yerinden Mersin'den geldi limonlar. Sağolsun ablam göndermiş Mersin'den benim de tam hastalığımın üzerine denk geldi. O sulu limonlar galiba beni kurtardı. Çünkü genelde uzun sürer benim toparlanmam. Ama şükür birkaç günde atlattım. Tarkan'a geçircem diye çok korktum yalnız. Neyseki şimdilik atlattık.


Günler mi????? günler nasıl geçiyor derseniz bol çalışmak, koşturmak, koşturmak, koşturmak; işten çıkıp gene koşturmak, koşturmak, koşturmak...... Bilmem anlatabildim mi??? Yani genel itibariyle şu aralar hep koşuyorum. Durduğum her saniye işlerin aksaması için en güzel sebep. Ama inşallah artık güzel günler bizi bekliyor. Havalar ısındı. Çiçekler, güller, böcekler, dallar, baharlar açtı. Ne güzel bişey şu bahar.Yaz maceralarını yazacağım günleri sabırsızlıkla bekliyorum. Bayyyy yarın gene inşallah burdayım yeni resimler eşliğinde.Şimdilik huzurlarınızdan ayrılırken en güzel günler engüzel geceler sizlerin olsun efenim....

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Ah Grip Gene Geri Geldin


Ihı Ihı hastayım galiba. Şuan burnum tıkalı bi açılıyor bir kapanıyor başım hafiften ağrıyor ve kendimi çok yorgun hissediyorum.Halbuki sabah bişeyim yoktu nerden çıktı bu nezle grip muhabbeti.Ya inşallah hasta olmam. Ama her ihtimale karşı evde maskeyle dolaşmalıyım nolur nolmaz.Ya kış bitti ben hasta oluyorum ne kötü yaaaaa.....

1 Mayıs 2009 Cuma

Tarkan Artık Babannesinde

Tarkan'ı artık dünden beri gündüzleri babannesine bırakıyoruz.Sağolsun halasıyla babannesi ilgileniyorlar oğlumla. İyi birgün geçirmişler dün biraz tabi zorlukları olmuş ama yavaş yavaş alışcaklar. Gerçekten küçük bir bebeğin bakımı oldukça zor eski düzenden eser kalmıyor haliyle herşeyiniz planlarınız hep ona endeksleniyor.
Bugünde halası az önce mesaj atmış 2.5 saattir uyuyormuş mamasını bile uyku arasında vermişler. Maşallah sübhanallah benim oğluşuma. Buarada bugün resmi tatil ama Sibel nerde dersiniz tabiki işte. Malesef bugün bize tatil değil. Haksızlık ama buuuu....