30 Mart 2010 Salı

Yağmurlu Bir Gündü Tıpkı Geçen Yıl Gibi

Dedi annem kapıdan çıkarken. Off diyesim vardı off ne güzel evde oturacaktık bugün. Bütün çekmeceleri açıp kapayacak mutfaktaki bütün takım taklavatı odanın ortasına yığacak tangıdı tungutu şangıdı şungudu ilk müzik denemelerime devam edecektim. Yetmedi bütün oyuncaklarımla da 5 dk arayla oynayacak sonra hepsinden sıkılıp anneme yanaşacak ve şöyle diyecektim:
Anne meeeemeee
Anne memeeeeee
Oysaki takriben dışarı çıkmadan 1 saat öncesinde başlayan şu giyinme eziyetine katlanmak zorunda kaldım. Oysa ne güzel dimi şöyle çıbıl çıbıl ben kaçayım annem peşimden koştursun. Zor bela oyunlarla üzerimi giydim neyseki. Annemde pek bi süsülüydü sürekli bana oğlum bak doğum gününe gideceğiz orda balonlar var pastalar var varda var diyordu.

He heee zil çaldı ve babam geldi aldı kucağına beni annem topuklu ayakkabılarıyla tıkıdı tıkıdı artımızdan indi elinde kocaman bir hediye paketiyle.

Kapıdan çıkınca ne yağmur yağıyor dimi tıpkı geçen yıl olduğu gibi dedi annem babama. Babamda başını salladı evet der gibi. Geçen yılda Egemenin doğum gününe giderken yağmurlu soğuk bir hava varmış diye konuştular ben bilmiyorum çünkü ben çok küçükmüşüm korkmuşlar götürememişler. Aramızda kalsın Annem o aralar sinek kanadındaki yelden korkuyormuş da hasta olurum diye.

Haa Egemen abi Kimmi??? Babamın kankasının oğluymuş. Muş diyorum çünkü hayatımda bir kere gördüm kendisini oda burda pek sık görüşemiyoruz galiba eee evlerimiz uzakmış bi de annelerimiz çalışınca şimdi hak vermek gerek yani dimi.. (Azıcık kendimi de kayırayımda yaa neden özel günler haricinde görüşemiyorsunuz denmesin.

Yav ben bu arabayı çok seviyorum. Bissürü lamba düğme var. Her düğmesine basayım bi dur. Yav harika bi ayağada kalkayım şöyle camdan dışarı bakmaya yaaa anne yaaa bırak ben kocaman adam oldum. Vıyaaaaak Vıyaaaaak vıyaaaakkkk.

Aaa durduk geldik mi ne çabuk daha şoför koltuğuna sarkacaktım yaaa hatta direksiyona geçmeye çabalayacaktım. Neyse dönüşte yaparım artık.

Babamın kucağındayım oooh ne güzel şu baba kucağında etrafa gülümsemek. Bir yere girdik neresi acaba merdivenlerden çıkıyoruz.

Ollleeeey ne güzel bi yer her yerde balonlar var süsler var. Yaşasın yaşasın iyiki evde oturmamışım sıkılmıştım zaten tencerelerden.




Egemen abi gerçekten benden iyi olmasın baya şıktı. 2 yaşına girmiş nerdenmi anladım yaşının yazılı olduğu köpüğü kaşla göz arası ısırırken annemin elimden almasıyla söylenerek yapma o yenmez annecim demesiyle. Meğer ben pasta diye Egemen abinin yaşını yiyormuşum ilahi ben. hııı hIII hIII..

Pastalar börekler gelsin çaylar gazozlar. Tabi ben evde sıkılmış portakal suyuyla kutladım hemde hepsini içerek.Bir köfte 3 dilim patates birkaç çatal pasta ve portakal suyu oooh be azmaya devam.








Ne güzel yaa. Hayatımda hiç böyle eğlenmemiştim. Balonlar harika. Rengarenk.


Bu merdivenlerde çok güzel annem arkamdan dört dönüyor bugün. O indiriyor ben çıkıyorum o indiriyor ben çıkıyor. Annemi de babamıda çok yordum bugün ama çok eğleniyorum .


Artık çok yoruldum oturma vakti geldi esnemeyede başladımmm AAAA HAAA
Anne ne zaman gideceğiz anneeeee anneeee.
Anne baba yaklaşık 2 saat hem yorgun ama hemde oğullarının neşesiyle neşelenen onun ne kadar mutlu olduğunu görerek müthiş gülen bir yüzle artık biz müsaade istesek diye kalkarlar.
Çok güzel bir pazardı. Çok güzel bir doğum günü oldu. İyiki doğmuşun Egemen...

25 Mart 2010 Perşembe

Takasım,Yapasım,Ölçesim, Biçesim Var Ama....



Bu aralar çok şeyler yapmak istiyorum. Örneğin çılgınlar gibi alışveriş yapasım var. Gideyim, gezeyim, onu deneyip bunu çıkartayım, çarşının altını üstüne getireyim, yorulmayayım zamanım olsun LÜTFEN BOLCA AMA.Hiç para düşünmeden yalnız.



Ayrıca bu ara çok güzel sofralar hazırlayayım istiyorum. Şöyle pırıltılı taşlı sofralar. Yemekler alakart olsun uğraştırmalı enginar yatağında somon fümeyada çiğ portakallı damla sakızlı ördek, hindi yahnisi, fransız usulü sebze çorbası vs. vs vs gider bunlar böyle. (hepsi uydurmasyon özentilerim ha hayt).Oturup asimetrik bir şekilde oluşturduğun ördek veya yelpaze gibi binumumun şekilli peçeteler ve evde olan hani onca paralar verilerek alınan misafirden misafire kullanılan çatal kaşık bardak ve çanaklar eşliğinde sofralar kurmak. Herkesin ağzını bir karış açıkta bırakmak.

Aynı zamanda şöyle envayi türlü pastalar börekler çörekler yapmak istiyorum. Şeker hamurlarıyla çiçekli böcekli bir pasta mesela beyaz gülleri olsun üzerinde yada kırmızı gülleri. Kurabiyeler yapayım istiyorum benim kocişin tarkanın adları olsun üzerlerinde.

Bi o kadar çok istiyorum kumaşlar alıp elbiseler etekler gömlekler dikeyim kendime. Model model rengarenk. Hiç beğenipte bedeni kalmadı rengi kalmadı laflarını duymadan istediğim tarzda. Hani uzunundan kısasına fırfırlısından düzüne bir sürü etek elbise ne hoş ya Rabbim.

Bide şöyle dekorasyona el atayım diyorum. Evi baştan aşağı beyaz krem ve kırmızı ve lila renkle donatmak. Duvarlar bembeyaz bir oda kırmızı bir oda lila bir oda turkuaz. evin her yerini ciflemek cilamak bal dök yala kıvamına getirmek. Kendi ellerimle perdeler dikmek yastıklar dikmek felan filan..

Şeyde istiyorum bu arada bir sürü ıncık cıncıkla süsler kelebekler uçuşan şeyler yapmak. Bütün artıklarımdan patchwork örtüler aksesuarlar, yada hayatlar yapmak, ahşap tepsiler, eski dolaplardan sandalyelerden masalardan abajurlardan devasa güzellikte şeyler çıkarmak.

Küpeler bilezikler kolyeler.Boş görünümlü ceketlerime işlemeler , kazaklardan mini bluzlar, yeleklerden, bolerolar, pantolonlardan etekler eteklerden pantolonlar yapasımda var.

Ha aklıma gelmişken birkaç yıl önce düzenli yaptığım sonra biranda bıraktığım atlama zıplama aerobik mekik koşu tarzındaki sporlar herbirini de tekrar yapasım var. Biraz popomu eritesim biraz belimi inceltesim hatta birazda boyumu uzatasım var.

Bide roman yazasım var hayatım sevdiklerim yaşanmışlıklarım üstüne.

Şöyle en afillisinden gösterişli makyajlar yapasım 7 gün 24 saat biblo bebek gibi dolaşım var etrafta. Işıltılı farlar hafif doğal bir ruj rimel allık fondoten. Bi yaptığım makyaj elmacık kemiklerimi çıkarsın ortaya diğeri gözlerimin güzelliğini.

Yazasım, bakasım, okuyasım, sunasım,sevesim,kaçasım, koklayasım, bıkasım,tıkasım,kesesim,toplayasım,boyayasım,birleştiresim,kaçırsım,tırlatasım,tüm bu hayallerimi yapasım var. Hemde hemen hemde hepsini Koç burcuyum ya aceleci atak anında olsun isteyen.

Evet hepsini istemeye istiyorumda bunları yapacak o zaman ve o beceri nerdeee. İş yoğunluğundan eve erken gidebildiysem az zahmetli iki yemek yapabildiysem şükrediyorum. Hafta sonu Tarkan uyumuşsa vede işim yoksa oda 2 - 3 haftada anca, boş zamanım varsa en iyi ihtimalle tabi bunlar elime mikserimi yumurtamı unumu alıp bir pasta yapıyorken çok mu bu isteklerim. Yada aile efradında ablaları dikiş nakış öğretmenliği yapmış annesi teyzesi binumum kadınları dikiş bilirken benim gibi maharet yoksunu birinin hayal ettiği gözünün önünde uçuşan kıyafetlerin hepsini yapma hevesi çokmu.Bilemiyorumki.. O bloglarda gördüğüm düzenli dizayn edilmiş masalar yada incik boncuk süs eşyası yapma isteğim fazla mı. Aslında bilmiyorum kötümserde değilim bakarsanız neden olmasın. Belki Tarkan az daha büyürse bu saydıklarımın birkaçını yapmaya fırsat yaratabilirim kendime. Sonra mesela çalışma saatleri daha uygun bir iş ortamı bulursam yada işimi ona göre tekrar düzenlersem birkaçını daha yapma vakti yaratabilirim kendime. Bir on yıl sonra emekli olabilirsem prim günlerimi doldurup o zaman belki hepsine ayıracak vaktim zamanım yeteneğim olur kimbilir. Tabi bu arada yeni bir ufaklık katılmazsa aramıza şimdilik planlarımızın dışında ama hayat bu kimbilebilir ki...

Neyse gene de ümitvarım. Belki birgün diyerek şimdi ben hesaplarıma kitaplarıma, mutabakatlarıma, makbuzlarıma geri döneyim en iyisimi. Bide bloglara o iç çekerek imrenerek baktığım maharetli bloglara.Dimi.

24 Mart 2010 Çarşamba

Can ki Ne Can Bazen Koparcasına Acır Ya

Hayatın teee ortasında bazen yalnız bazen çok olduğumu düşünüyorum
Işıdığımda kaybolacakmışım sanıyorum karanlığım ondanmı??
Yok aslınbda işin aslı öyle değil galiba
İş ışıklarımı yakmayı unutmamda, bazen sıklıkla yapıyorum bunu
Hiç gittiğiniz yola baktınız mı diyorlar ya bazen
Gittiğim yolu zaten çoktan aştım diyorum kendime
Gideceğim yolu bilmiyorum asıl
Neyse bahar geldi yavaş yavaş
Cıvıldamak lazım
Cilalanıp allanıp pullanmak
Alnına eline koyup ohh çekme zamanı
Ohh ki ne oh
Bir kasvet anını daha atlattım
İyiyim,babamda iyi
Şimdi yeşillenme zamanı

18 Mart 2010 Perşembe

15 Aylık Serüven

Bugün oğlum tam 15 aylık.
Okadar şaşırıyorum ki şu su gibi akıp geçen zamana..
Ve ne ara 15 aylık oldun bilemiyorum..
Gerçi fazla söze de hacet yok aslında..
Tek söyleyeceğim:
Benim tatlı kuzucum SENİ ÇOOOOOOK SEVİYORUM yavrum benim.

12 Mart 2010 Cuma

Bir Tarkan, Bir Kitap, Bir Tarkan, Bir Kitap.......

Tarkan iyi, keyfi pek yerinde. Hafif bir burun akıntısı dışında bi sorunumuz yok şükür.

Bense dün aslında bloğa bişeyler yazayım okuduğum kitaptan bahsedeyim derken bugün bitirmiş olarak bişeyler bahsedeyim bari.

2 gün gibi kısa bir sürede bitirdim aslında.Sürükleyici ve akıcı. Eşim kitap fuarından almış ondan önce bana nasip oldu okuması.



Yazarın 12 eylül Askeri darbesinden sonra başlayan ve 28 Şubat YAŞ kararları neticesinde emekliliğine 5 ay kala ordudan ihracıyla sona eren Deniz Kuvvetleri'deki serüvenini anlatan belki bir iç dökmesi olarak nitelendirilebilecek bana göre bir dönem ve o dönemle ilgili yaşanılanlarla ilgili güzel akıcı bir roman.

Yazarı İskender Pala... Bir Edebiyaçı Prof Dr. Aslında romanla birlikte tanıdım yazarı ne yalan söyleyeyim. Ama Türk Edebiyatında önemli ödülleri ve eserleri olduğunu aslında ufku geniş oldukça da popüler biri olduğunu gördüm. Hatta bugün internette haberlere bakarken Habertürk'te bir ropartajının yayınlandığını gördüm kitabı hakkında görüşülüyordu.Yorumları okurken aslında biz kendi öz yetişmiş değerlerimizi bazen çok çabuk harcıyoruz diye de düşündüm. Genede ince uçlu meseleler bunlar. Tavsiye ederim...

8 Mart 2010 Pazartesi

Gene mi Bamyaaaa????

Dün itibariyle Tarkan'ın burun akma merasimi gene başladı. Ya anlamıyorum evin içinde nasıl olurda nerdeyse her ay bu çocuğun burnu akmaya başlar sıcacık evde bi de. Ama galiba bu sefer cumartesi günkü yaptığı banyo tetikledi olayı. İyi de gene bütün gün evin içinde ben akıl sır erdiremiyorum erdiren varsa da beri gelsin.

Cumartesi akşam birkaç kere hapşırınca acaba mı dedim??? Tabi pazar günü acabam geçeğe döndü gene başlıyoruz burun akıntılı hafif hırlamalı mızmız iştahsız melül bakışlı anneden ayrılmak istemeyen, her hapşırıp öksürdüğünde etlerimin nerdeyse liğme liğme koparıldığı öksürük şuruplu, her sabah borazan gibi bir sesle öksürürken canımın yandığı zorlu birkaç hafta. Tek tesellimse şimdilik ateşle ilgili bir sıkıntı yaşamıyor olmamız. Vallaha ateş olduğunda mahvoluyor çocuk nerdeyse eriyip bitiyor o yüzden Ya Rabbim diyorum en azından ateşi yok umarım da olmaz.

Aslında Tarkan'ın son zamanlarda yaptıklarından bahsedecektim. Ama hastalıkla başlamak zorunda kaldım. Gene birkaç yaptığı şeyi bahsetmeden geçemiyeceğim

Tarkan artık yürüme işini baya seri hale getirdi. Tabi gene arasıra denge problemi yaşamıyoruz dersem yalan olur. Nerde çekmece varsa hepsini bir güzel açıp içindekileri aşağıya indiriyor sonrada çekip gidiyor tabi olan bana oluyor evde hiç işi bitmeyen biri olarak onları tek tek yerlerine tekrar dizmek zorunda kalıyorum.

Artık istediği herhangi birşey varsa eliyle yada kafasıyla işaret ediyor. Bazen tabi karışık oluyor neyi istediğini anlayamıyorum ve nesneleri tek tek soruyorum:

'Annecim bunu mu istiyorsun?'

Eğer istemediği bişeyse kafasını hayır der gibi sallıyor eğer istedği oysa başını evet der gibi sallıyor bayılıyorum o hallerine.

Geometrik şekillerin yer aldığı bir oyuncağı var hani şekli bulup içine atıyosun işte onlardan. Birkaç tane şekli resmen biliyor ve şeklilleri atıyor içine. Şaşırıp kalıyorum.

Çocuklara bayılıyor nerde görse sarılmak istiyor.

Artık aldığım kitaplara ilgi duymaya başladı bazen okuyoruz birlikte ama bizimki çabuk sıkılıyor kitaptaki resimler daha çok ilgisini çekiyor.

Anne lafını artık daha çok duymaya başladım. Genellikle birşey isteyecekse söylüyor ama tabiki daha henüz tam olarak manasını kavrayarak söylediğini düşünmüyorum belki bir alışkanlık olarak söylüyor.

Herkesin çantasını tanıyor bize getiriyor asla hiçbirini birbirine karıştırmıyor.

Tabi bu arada yaramazlıkları yıkıp dökmeleri de var bizimki biraz afacanlardan. Şimdilik en büyük vakası 10 kiloluk bir zeytin yağını bir güzel döküp içinde banyo yapmak bakalım daha neler göreceğiz.

Anne sütünü hala emiyoruz ama bazen çok abartıyor bıraksam saatlerce emecek o derece. Son zamanlarda sevindiğim bir nokta var oda normal sütü bizimki içmiyordu malesef.Şimdi kakaolu sütü keşfettim. Sütünün içine biraz kakao ekliyorum maşallah 200 cc sütü içiyor. Aman dilimi ısırayımda nazar değmesin. Malum ben neye sevinsem kursağımda kalıyor.

Dışarı da olmaya bayılıyor bizde yaz gelse diye sabırsızlıkla bekleyerek günleri geçiriyoruz bu arada ben tembellikten foto dahi çekmiyorum bazen makinayı elime dahi almak zulüm geliyor napıyım yaaa...Ama en kısa zamanda resimlerle döneceğim...

Bu arada her ne kadar hak konusunda özellikle konu kadın olunca bir türlü bilinçlenememiş bir toplumda yaşıyor olmamıza çağımızda kadına genellikle bir meta gözüyle bakılıyor olmasına rağmen gene de bütün kadınların özellikle blog annelerinin dünya kadınlar gününü kutluyorum ve ümit ediyorum birgün inşallah bu sözlerin içi doldurulur ve bizde mutluluk içinde bu günleri kutlarız.

6 Mart 2010 Cumartesi

Şans mı Şanssızlık mı???

Birkaç hafta önce internetten büyük bir holdingin Bursa Şubesi'nin bir iş ilanına cv mı göndermiştim. Dün aradılar. Bugün için randevu verdiler.

Sabah 10'da randevuya gittim önüme 8 sayfalık bir başvuru formu verdiler doldur doldur bitmiyor birde o anki dalgınlıkmı diyeyim olacağımı varmış diyeyim hiç yapmayacağım bişey yaptım bazı şeyleri doldurmadan geçmişim müdür okurken birkaç kere formu tekrar uzatıp boş yerleri doldurtturdu ne büyük bir aptallık hayatımda hiç yapmadığım şeyleri yaptım dedim ya.

Neyse biraz mülakat sorular cevaplar sonuç mu??????????

Bana kalırsa şansım sıfırın altında sıfır hele o basit hataları yapınca. Başvuru oldukça fazlaymış tekrar bir değerlendirme daha yapılacakmış belki birkaç tane bilemiyorum olumlu veya olumsuz sizlere tekrar döneceğiz dediler. Bu krizde helede böyle büyük yerlere girmek çok zor.Galiba eski çalıştığım işe devam.

Güne hem iyi hem kötü başladım anlıycağınız.

3 Mart 2010 Çarşamba

Bu mudur Yani?????

Sırf O iyi bakılsın diye insanların bazı şeylerine sözlerine katlanmak zorunda olmak bazen çok sıkıyor beni tıpkı dün gibi..

Ama bunun tek nedeni çalışıyor olmam tabiki bununda bilincindeyim.

O yüzden bazen yapılanlara inanmakta güçlük çekiyorum ve oğlumun bir kardeşi daha olurmu bilemiyorum ama zannetmiyorum da aynı zamanda.

1 Mart 2010 Pazartesi

Ne Güzel Bir Sarılış Bu Ne Güzel Bir Gün...

Bugün sabah saat 6....

Küçük iki el uzandı bana doğru beni al diye...

Kucakladım onu mis gibi kokuyordu...

Sonra birlikte yatağa uzandık...

Benim koynuma doğru yattı tek kolu boynuma sarılı bir vaziyette..

Bende onu kucaklar gibi sımsıkı sardım...

O güzel uykusuna devam ederken ben gözlerim tavana bakar vaziyette yanaklarım alnına yapışık 31 senelik ömrümü izledim sanki bir saatte.

Herşey geldi geçti gözlerimin önünden çocukluğum,gençliğim, sevinçlerim, başarılarım,elde ettiklerim edemediklerim...

Her 5 dk da onu dönüp yanaklarından öptüm...

Daha sıkı sarıldım...

Sırtında elimi gezdirdim bitanecik yavrum diye...

İçim o kadar mutlu oldu ki...

Keşke daha uzun sürebilseydi...

Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi bununda sonu çabuk geldi...

Kalkıp hazırlanmam gerekiyordu...

Ama hayatımın en güzel sabahlarından birini yaşamanın huzuru içinde güne başladım...

Ne güzel bir duyguymuş annelik birkez daha anladım...