2 Nisan 2010 Cuma

Eski....Yeni.....

Biraz uzunca ama kayınpederimin gözüyle son 50 Yılda değişen hayatlarımızı okurken benim kadar hüzünlenir misiniz bilmiyorum. Zaman ne hızla tüketiyor herşeyi bunu daha iyi anladım...


SON 50 YILDAN GÜNÜMÜZE NOSTALJİK GEZİNTİ


Çocukken duyardım Emekli şehri yaşanacak yer derlerdi Bursa için bu söylemin sebebi, nüfusun bugünkü
Kadar kalabalık olmaması, uzun süre birlikte yaşayan insanlar ilişkilerini akrabalık derecesinde tutmasaydı.
Kederde ve Tasada olduğu gibi Sevinçte ve Kıvançta da duygular paylaşılırdı.
Yaşadığımız şu günde insan ilişkilerinin yine eskisi gibi olduğu sizce de söylenebilir mi?

1960 lı yıllardaki Sanayileşmeyle başlayan Göç ve buna bağlı nüfus artışı, insanları giderek Apartman
Yaşamına teşvik etti. Geçmişten gelen mahalle adet ve gelenekleri biterek komşuluk ilişkileri zayıfladı.
Kültür değişimi geçiren toplum, yalnızlaşıp birbirinden uzaklaştı. Hayat pahalılığı, yaşam zorluğu derken
Televizyonlu günlerin başlaması, İnsan düşünce yapısı ve yaşam biçiminde önemli değişmelere yol açtı.

TRT ismi henüz doğmamıştı daha Anonslar Türkiye Radyoları diye yapılmıyor, burası Ankara, İstanbul,
İzmir, Çukurova, Erzurum, Türkiye nin Ortak sesi Radyoları deyip başlıyordu spikerler haberleri okumaya.

Buzdolabı lüks sayıldığından bizde ve yakın çevrede kimsede yoktu. O günün koşullarına göre önemli
İhtiyaçtan sayılmazdı. İş sahalarının azlığı, paranın kıt ve değerli oluşu, Elektrikli ev aletleri ile beyaz
Eşyanın yurt dışından İthal edilmesi nedeniyle bu gibi mallar, mali durumu iyi olanlara hitap edebilirdi.

Kahvaltılıklar Tel dolabında, Tabak, Çanak, Tencereler, Sergen Raflarda, Sular Testi ve Bakır kaplarda
Muhafaza edilir, Buzdolabı gibi Çamaşır makinesi de pahalı oluşuyla Çamaşırlar leğende elle yıkanırdı.
Radyo da reklam yapılan makine TOLON markaydı. Otomatik değil, İnsan eliyle çevrilerek çalışıyordu.
Evinde halısı, Misafiri için Koltuk, Kanepesi olanlar zengindi. Kalabalık insan oturacak yerler, Tel divan,
Sedir, seki, yahut peyke idi.

Babamın merakı nedeniyle aldığı her evde pek bulunmayan 52 Ekran büyüklüğündeki Lambalı Radyomuz
Kendine ait radyoluk rafında, Sarkaçlı çalar Saatle evin en kıymetli eşyası özelliğini taşıyordu.

Evlerin birçoğu Gece kondu, kaçaktı. Günün koşullarına göre öncelikli barınma amaçlı yapıldığından Banyo
Tuvalet gibi önemli ihtiyaç gereksinmeleri, basit ve ucuz yöntemlerle, imkanlar nispetinde yapılabilmişti.
Çoğu ev 2 oda, önünde Sofa, birde Mutfaktan ibaretti.
.
Örneğin, birçok evin Banyosu yoktu. Odanın duvar kısmına koyulan kapaklı tahta Hamamlık görevi yapıyor
Ve yahut, Çamaşır leğeni içinde Banyo yapılıyordu.

Aynı örnek Tuvalet için de geçerliydi. Tuvaletsiz ev yoktu, onlar da evden uzak bahçenin her hangi bir kenarındaydı.

Bursanın kenar mahallelerinde oturanların büyük çoğunluğunun evinde içme suyu da yoktu. İnsanlar ihtiyaç olan suyu
Belediyeye ait sokak çeşmelerinden taşıyarak sağlıyordu.

Elektrik de öyleydi. Çok aile yoksulluk nedeniyle evine elektrik bağlatamamış, Gaz yağı ile yanan İdare, Fener veya
Gece lambalarıyla aydınlanıyordu.

En büyük Kağıt para 500 Lira ydı. Onu da Bankada bozdurmam için gönderdiklerinde görmüştüm. Gittiğim 2 Banka
Düşürürüm diye elde fazla sıkıp buruşturduğum için bozmamış, Vakıflar bankasında Müdüre anlatınca bozmuşlardı.

En küçük Demir para, Delikli Sarı 1 Kuruş tu, sonradan deliksiz bakır renklileri de çıkmıştı, yaygın kullanılmamasına
Rağmen Okula giderken bakkaldan delikli 1 kuruş ve Delikli 2,5 kuruşlarla 15 kuruş verip Lokumla bisküvi almıştım.

Çocukların ailelerine yapabildikleri en büyük fedakarlık, okul tatillerinde gezmek yerine bir yerde çalışmak ve yahut
Bir şey satıp aile bütçelerine katkıda bulunmaktı. Tahanlı Simit, Kader kısmet, Su, Ceviz, Dondurma, türü kendine
Satış yapanlar çok para kazanırdı, bazı aileler de çocuklarını meslek öğrensin diye Eti senin, Kemiği benim deyip
Esnafa verirdi. Bunlar içinde geçerli meslekler Berberlik, Terzilik, Tamircilik, Oto Boyacılığı, kaportacılık sayılırdı.

Atatürk Caddesine bağlı büyük caddeler Asfalt, diğer semt caddeleri Paket Taş, sokaklar da Arnavut kaldırımıydı.

Toplu taşıma aracı o zamanda Belediye arabalarıydı fakat her semte çalışmıyordu. Teleferiğin yapılması ile önce
Karıncalı dereye, ardından Askeri liseye, sonradan PİREMİR ve nihayet Teleferiğe kademeli olarak çıkmıştı.

Mahallede okul olmadığı için semt çocukları Şehir merkezindeki okullara gidiyor Babam Ablamı Namazgaha, beni
Namık Kemal ilk Okuluna yazdırmıştı. Sınıf arkadaşlarım genelde Kariyerli ve Zengin Aile çocukları, benim gibi
Kenar mahallelerden gelenler azınlıktaydı. Uyum sağlamak için epey çaba sarf etmiştik.

Market adını ilk kez, okulumuzun hemen altındaki Yeşil Caddesinde, bizim semtlerde görmeye alışık olmadığımız
Çeşitteki Zengin Bakkal Görünümüyle ’’EDİL MARKET ismiyle ’’ 50 yıl önce okumuştum.

Almanya keşfedilmiş ikinci vatanımız olarak henüz ilan edilmemişti, yeni başlamıştı bizimkiler Yurt dışına gitmeye
Türkiye de var olmasına rağmen yaygın değildi elektronik eşyalar. Avrupa dan gelenlerin getirmesiyle yaygınlaştı
Girdi hayatımıza Seyyar Radyo, Teyp, Fotoğraf makinesi, Kol saati gibi daha niceleri.

Fötr şapkalı, Çanta Radyolu, omzunda Fotoğraf Makinesi görüp de tanımamak olur muydu o zamanlar Almancıyı.
Çalıştıkları onca ağır işe, Hor görülüp itilmeye karşın, İzine Lüks arabayla gelip ihtişamlı görülmek onların en doğal
Hakkıydı. Gurbette bastırılmış ve gem vurulu duyguların Açığa çıkmasıydı, davranış biçimleri de birbirine yakındı.
Memleketlerine getirdikleri Döviz bile takdir görmeleri için yeterli sebepken, yurt dışında çok para kazanıyorlar diye
Toplum tarafından Kazıklanacak adam, Hacıağa gözü ile görülmeleri onlar için ağır yaraydı.

Televizyonun henüz tanınmaması nedeniyle toplumun haber kaynağı ve tek eğlence aracı Radyo ydu. Kısa dalga
Polis, İstanbul, Ankara ve İzmir, Çukurova Radyoları toplumun her kesimince dinleniyordu.

Akşam Haber kuşağı sonrası Doğrumu yanlış mı bilgi yarışması, Orhan Boranlı YUKİ prim time yapan Programlardı
19 ana haber öncesi Yıldız KENTER, Müşfik KENTER, Tevfik GELENBE ve Çolpan İLHAN ın rol aldığı bizim aile
Evlerimize her gün konuktu ‘‘her genç kızın rüyası ZETİNA Dikiş makinesi Damat Beyin Arzusu ZETİNA Radyosu’’
Popüler Reklamdı.

DÜRNEV ve PERTEV Tuna Seli adlı Karı Kocanın eşsiz Türkçe sunumuyla maceralar geçidi Programı Cumartesi
Gündüz kuşağının en sevilen, adından da anlaşılacağı gibi heyecan veren programıydı. Cuma gecesi genelde 23 de
Başlayan Caz, Çigan, Klasik, Hafif batı, Şarkı, Türkü, Radyo Tiyatrosu gibi Programlar kendi dinleyicisini yaratmıştı.

Ben ve Ablam akşam eve geldiğinde kumandası Babamda olan Radyonun 19. ajansını hiç sevmezdik. Konuşmamıza
Gürültü yapmamıza izin verilmezdi. Yassı ada saati denen, Akşam haber kuşağı sonrası yayınlanan 1960 - 27 Mayıs
Tutuklularının Mahkeme edildiği program, kendine has sinyal Müziği, Baş Yargıç Salim BAŞOLUN un Bas-Bariton
Davudi sesiyle, Sanıklar getirildiler, Bağlı olmadan Yerlerine alındılar Müdafiler hazır, açık olarak ‘‘Kelepçesiz anlamı’’
Duruşmaya devam edildi Sözü, yıllarca hafızalardan silinmedi.

Likit gazlı Tüplü ocaklar çıkmamıştı, Yemekler mevsimine göre Soba üzerlerinde, Mutfaktaki ocaklıkta, Mangal kömürü
Veya İspirto ocağında yapılırdı. Pompalı Gaz ocağı yeni çıkmış, Hürriyet gazetesinde reklamını gören Babam bir akşam
Alıp ocağı eve getirmişti.

Popüler kültürün vazgeçilmez eğlencesi Sinemaya gitmek, yeni çevrilen filmleri seyretmekti. Bursa da iyi denecek türden
Birkaç sinema sayılabilirdi. Tayyare, Saray, Marmara, bunlara örnekti. Kısmet ve Yeni sinemalar gençlerin ve Romanların
Gittiği erotik ve avantür Filmler oynatan ailelerin pek itibar etmediği yerlerdi.

Mevsim yaz ise ailelerin daha çok tercih ettiği, yazlık sinemalara özellikle Cumartesi hafta sonları gitmekti. Sinema çıkışında
Tatlıcı İsmail e girilir, karnınız açsa sahanda sucuklu yumurta, değilse dondurma yenirdi. Yazlıklardan SETBAŞI Sineması
Mahfelin arkasında, Yolgeçen Meydancıkta, RÜYA Irgandı Köprüsünün altındaydı. Rağbet gören bu sinemalar artık yoklar.

Dilek adında Modern bir sinema açılmış, konforu dillerde geziyordu Sabah 09 da matinesiyle kalkan Perde, Akşam Suare
Sonrası otomatik olarak iniyordu. Perdenin açılma veya kapanmasını görmek için Gidenler olduğu söylenirdi. Sonradan
Yazıcı oğlu, Kısmet, Burç açılsa da hiç biri Dilek Sineması lezzetinde olmadı.

Saray ve Tayyare sinemaları yerli, Dilek sineması Yerli ve Yabancı ilk çıkan filmleri getirmekte mahirdi. Bilet kesen kızın
Naciye, yer gösteren kızın adı Muzafferdi. Dilek sinemasında hafta içi 21. den, Hafta sonları 18. den sonra Bilet bulunmaz
Kara Borsadan temin edilirdi.

Anarşinin Artması tv. Yayınlarının başlaması, kanalların çoğalmasıyla sinemalar müşteri kaybederek sırayla kapandılar
Dilek sinemasını Yapı kredi alıp banka yaptı. Yeni sinema, SÖNMEZ İş merkezi oldu Marmara, Eğitim Araçları yapıldı
Tayyare, Kültür merkezine dönüştürülerek koruma altına alındı. Kısmet Sineması da açık film oynattığı için yandı dendi.
Saray sineması uzun yıllar boş kaldıktan sonra Prestij adı Altında çok salonlu olarak tekrar hizmete açıldı.

Sinema dışında Heykelde Belediye binasına bitişik Romans Çay bahçesi ile Yeşil Çay bahçeleri, gidilecek Nezih yerlerdi
Çay yudumlanırken Nargile Fokurdatılırdı. Önemli eğlence Mekanlarından biri Bursalılar için özel yeri olan Kültür parktı.

Romans ve Fuar aile Gazinoları Türkiye nin Popüler ses ve Sinema sanatçılarını yazın program yaparak getiren gazinolardı.
Kültür Parkta eğlenmek ayrı keyifti, isteyen Gölde Sandalla gezinir Mehtabı Uyandırır, lokmacıdan lokmasını yer, İsteyen Lunaparkta Dönme Dolapla döner, Çarpışan arabalara binerdi.

Parkın Yağcılar giriş kapısında Arap ali, Uçan Balon satardı, Balonu kaçıran çocuğun ağlamasına dayanamayan Anne, Babası
Çocuğuna tekrar balon alır, uçmasın diye de koluna bağlardı.

Göl birahanelerinde Orhan GENCEBAY ın batsın bu Dünya, bir Teselli ver, Mine Koşanın Yağmurun sesine bak, Şükran Ay ın
Sevemedim Kara gözlüm seni doyunca sı sıkça çalardı. Park dönüşü Faytonla Heykele gelip Yeşil turu atmak doyumsuz keyifti.

Pahalı oyuncakları olan Lüks Motosikletlilerin Avcı Palavrası kıvamında, Pehlivan Tefrikası benzeri Hikayeleri Anlatmak üzere
Toplandıkları Seyirlik Yeri, Yeşil Camiinin önü Musalla taşının yanındaki oturmalık set Duvardı.

Gençler arasında yaygın giyim tarzı, ‘İspanyol’ geniş paça pantolon, dar kısa kollu gömlek ve saç uzatmak Erkeklerde Moda,
Mini etek, Maksi etek, Mini şort giymek bayanlarda Modaydı.

Gençler arasında MAHFEL önünden başlayan Heykel turuna, Postane önünden geriye dönülerek devam edilirdi. Bursalı olup da
SETBAŞI, Postane arası Tur atmayan yaşıtımız var mı? acaba, birçoğumuz tanıdıklarla burada karşılaşıp konuşurduk.

Ulu camii karşısında, İş bankası bitişiğinde Lokantacı ADEM in acı Yeşil boyalı salaş dükkanı, Kuru Fasulye Turşuyla talebe ve
Gençlerin karın doyurduğu favori mekandı.

23 Nisan, 30 Ağustos, 11 Eylül, 29 Ekim, Bursa Festivali, geçit törenlerin yapıldığı yer Heykel önüydü. 10 Kasımda ATANIN
Heykeline okulla gidilir, Kasım patı bırakılırdı. Atatürk ün Heykeli önünde Resim çektirmeyen BURSALI da yoktur herhalde.

Dini ve resmi bayramlarda Postane önünde satılan Tebrik kartları, Gurbetteki yakınlarımıza, Vatani görevini yapan Askerlere,
Özlem duyulan sevdiklere hep buradan alınarak atılırdı.

Pınar başındaki İlk Öğretim okulunun bugün bulunduğu yerde Motosiklet, Bisiklet kiraya verilirdi. Zenginlerin alabildiği bizim de
Vitrinde görerek seyir ettiğimiz pahalı oyuncaklara harçlıklar Biriktirilerek binilirdi.

Aynı yerde Dini Bayramlarda kurulan Panayırlarda BAYRAM şenlikler düzenlenirdi. Bursa ve civarından gelen insanlar bayramda
Topladıkları paraları çadırlardaki Oyuncaklara, Turşu suyu gibi yiyeceklere verip Alçıdan Güvercin Kumbara alıp evine dönerdi.

Sabit Telefonlar şimdiki gibi her evde yoktu. Telefonu Olanlar Doktor, Hakim, Savcı, Muhtar gibi Özel, Tüzel kişilere tahsisliydi.
Şehir dışından birisi ile mi görüşülecek Postaneden sıra yazdırılıp davet çıkarılır kişinin Postaneye gelmesiyle görüşme yapılırdı.

Şükran ablaya ait olan 5593 nolu telefon mahallelinin gurbetteki yakınlarına kendi telefonuymuş gibi verdiği tek numaraydı.
Telefonla Görüşme yapılacak adres, Postanenin şehir merkezinden ulaşım nedeniyle uzak olmasından Şükran ablanın evi idi.
1978 de yazıldığım Telefon, 1987 de bağlanmış, bende 28 Daireli apartmanda telefonu olan 3. kişi olma şerefine erişmiştim.

Polis acilin Telefon Numarası 1313 dü. Zamanın meşhur karakollarından biri Çınarın Yanında İhsan Dikmen Apartmanın olduğu
Yerde bulunan SETBAŞI KARAKAL uydu. Önünde de Atatürk ün makam arabası olduğu söylenen çok eski model Lastik tekerleri
Bisiklet Cantına benzeyen tel tekerlekli Yeşil renk Mercedes duruyordu.

SETBAŞI Karakoluna düşüp dayak yemeden çıkan olmazmış denirdi. Polislerin giydiği elbise rengi Koyu Griydi, sonra ormancı Yeşili, en sonra da Lacivert oldu. Şimdiki Çevik kuvvetin benzeri görev yapanlara Toplum Polisi (Lakap Olarak FRUKO) denirdi.

Bursa spor kurulmuş baraj maçlarına kalınmıştı. Yıl 1966 maç Bursa da Eskişehir sporlaydı Maraton tribünün eski adı açık 5000
Taraftarla Eskişehir spora verilmişti. Alt kale arkasında tribün yok taraftarın çok olması nedeniyle oraya da seyirci alınmıştı. Maç Başlamadan Rakip takım taraftarı elinde iki tarafı delik yeşil kova dolaştırmış bu hareket, seyircinin sonradan çıkaracağı olayların Önceden sinyalini vermişti. Arka arkaya yenilen Goller sonunda Bursa spor dağılmış toparlanamadığı maçı 3-1 kaybetmişti. Maç Sonunda çıkan olaylarda insanlar yaralanmış, iki şehrin Yıllarca husumetli kalmasının sebebi olmuştu.

1970 ve 80 li yıllardaki değişim zorlu ve de acı oldu. Kıtlık ve Karne dönemi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin 1974 Yılında yaptığı
Kıbrıs Barış harekatı sonrası Amerikanın bize uyguladığı Ambargonun diyetiydi yaşam için lazım olan Temel gıda ve ihtiyaç
Maddeleri ortadan kaybolmuş, kaldırılmış veya saklanmıştı insanlar çaresiz kalıp Rüşvet vermeye zorlanıyordu. Aranan hiç bir
Mal bulunmaz veya fahiş fiyat ödenip alınırdı. Zamanın büyük bölümü Kuyruklarda geçerdi Rahmetli Kemal Sunalın o dönemi
Anlatan Filmleri gerçeği aynen yansıtıyordu.

Sonradan adına Serbest Ekonomi denen Soygun, Vurgun Talan dönemi başlamış, kimin Neyin kaça alıp sattığına bakmaksızın
Para kazanmanın her şeyden, hatta Kutsal değerlerlerden bile daha önemli olduğu insanların içine işledi. Kısa yoldan köşe dönme
Zengin olmak hayali hayatımıza girdi. Büyük Küçüğü sevmez, Küçük Büyüğü tanımaz oldu.

Oynarken kolunu Bacağını kırmasından korkan anne ve Babalar, Paranın onda olduğunu fark ettikten sonra topçu olmaları çok
Para kazanmalarını hayal ettikleri çocuklarını futbol okullarına kendi elleriyle götürüp teslim etmeye başladı.

İlim, irfan Yuvası Okullar, talebelere çete yuvası oldu. Uyuşturucunun ilk Öğretime kadar girdiği maalesef yetkililerce söylenmekte.

Yediğimiz gıdalara hile katarak insan sağlığına zarar vermenin yasalarca suç, Dinen Günah olduğu bilinmesine rağmen para kazanma
Uğruna AT, EŞEK eti derken son olarak da DOMUZ etini yedirmek utanmaz, arsızlar için normal oldu.

Ata Sözümüze göre Eskiye rağbet olsa Bit Pazarına Nur Yağar lafı doğruysa bugün içinde bulunduğumuz ortamı görüp Özlediğimiz
Eski ortama nur yağacaksa ben o zamanki ortamdan yanayım.

Bir dönem atılmış Tohumlar bugün Meyvelerini veriyor Gelecek günlerin Ülkemiz ve insanlığımız için hayırlı olması temennisiyle.

2 yorum:

İkizBebek dedi ki...

o zamanlar insanlar daha bir sıcaktı, daha bir içtendi sanırım,komşuluk vardı, sokakta oynardık.
güzel yazmış ellerine sağlık.

Ece Nur'un Annesi "Mine" dedi ki...

Ahh beee ..
Nerde şimdi bu yazıyı yazabilecek insanlar ki !
Eskilerden ne kaldı.Hiçbirşey
Siyaset ve onu yapanlar başımızda vâr oldukça, malesef biz de onların EZİĞİ olarak, daha çoook hilelere bulaşacağız.Vah ki vah gelecek nesile...
Şimdi bu hayat böyleyse, düşün 20 yıl sonrasında, şimdilerde bizim yaşımızdaki evletlarımızın hallerini...
Uzay çağında gibi, haplarla mı beslenirler, sinemayı direk kendileri mi çevirirler bilinmez ama Rabbim Kötüleri En yakın zamanda İslah eder İnşallah !!!