31 Temmuz 2009 Cuma

Hadi Hayırlısı

Dün bana yazdığınız yorumlar ışık oldu iyice düşündük.Zaten sadece boğaz enfeksiyonu geçirdi Tarkan bademcik başlangıcındaydı tam olmamıştı bile. Kontrollerde enfeksiyonun geçtiğini de söylemiş doktor. Koruma amaçlı belki düşündü bir daha tekrarlamasın diye ama yazdığı iğne de masum ağrı kesici veya antbiyotik tarzında bi iğne değilki. Resmen bir azap iğnesi. Çok acı ve yanma veren hatta vurulan yeri bi müddet uyuşturan 3 sn içinde vurulmazsa donan penisilin iğnesi. 2 gündür inanın hep aklımda acaba yaptırsammı yaptırmasammı? Dün yazdıklarınızdan sonra da iyice karar verdimki yaptırmıycam zaten elzem illa olmalı diye bişey yok yavrum iyi maşallah. 15 gün sonra zaten kendi doktorunun kontrolü var o zamanda durumu izah edeceğim eğerki Allah korusun bu enfeksiyonun tekrarlaması gibi bişey olursa işte o zaman doktora da danışarak test yaptırıp alerjisi yoksa penisiline öyle yaptırırız belki. En iyisi böyle bence.

Çöken bilgisayarımda oluyormuş bilgilerin çoğunu kurtarmışlar geri kalanları da kurtarmaya çalışıyorlarmış çok sevindim. Hadi hayırlısı bakalım umarım herşey yoluna girer bugün bu iki şey beni çok rahatlattı.

30 Temmuz 2009 Perşembe

Çok Bunaldım

Bu iki gündür bütün aklınıza gelebilecek can sıkıcı şeyler benim başıma geliyor hayırdır inşallah.

Dün Tarkan'ın bademcikle ilgili kontrolü vardı. Eşim izinde olduğu için kontrole kardeşiyle birlikte götürdüler sonuç iyi geçmiş ama asıl sorun başladı 6 ay süreyle her ay 1 kere olmak kaydıyla penadur denen bir iğne vurulmasını söylemiş. Koruma amaçlı demiş ama. Asıl sorun şuki aynı iğneden eşim 8 yıl vurulmuş. Penisilin iğnesi ve çok ağır bir iğne. Güçlü yalnız o sayede eşim larenjitten kurtulmuş. Ben açıkcası bu iğnenin vurulması taraftarı değilim yarın kendi doktoruna götürsünler bakalım o bu iğneyi vurdurma taraftarı olacak mı? Tabiki ok derse bir test yaptırmadan hiçbişey vurdurtmam. Belki de vurdurtmam ben penisilinden çok korkardım başıma geldi. Canım bu yüzden çok sıkkın.

Sabah abimin boşanma davasında şahittim zaten güne bu yüzden 1-0 yenik başladım.

İşe geldim bi müddet çalıştım hooop bilgisayar gitti çökü. Bütün işle ilgili bilgiler evraklar dosyalar muhasebe bilgileri hepsi gitti. Bi bilgisayarcıya götürdük gitmiş dedi harddisk açmıyor dedi. Diğer bilgisayarcıya götürdük belki bir ihtimal dedi ve kasayı bıraktık oraya ama hiç umudum yok. Nasıl olsa terslik olcak ya. Kesin herşey gitmiştir. İşte o zaman vay benim halime...

Bakalım bugün daha neler gelcek başıma ????

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Pazar gezintisi

Pazar günü sevgili arakadaşım Betül ve onun küçük oğlu Burak Taha'yla birlikteydik. Tarkan'da birkaç gündür baya iyi zannedersem ilaçlar iyi geldi kesin sonuçlar çarşambaya belli olacak. İkimizde çalışan anne olunca ve birtek pazar günümüz tatil olunca mecburen pazar günü anca oturma faslını yapabildik. Betül benim çok eskiden tanıdığım fakat bundan yaklaşık 4 yıl kadar önce merhabalaşmaya başladığım iş ortamı olarak ayrılsakta asla bağımızın kopmadığı çok sevdiğim bir arkadaşım. Ben evlilik ve çocuk konusunda onu takip eder gibi hep ondan sonra gerçekleştirdim her iki olayı da.Burak Taha'yla Tarkan arasında da yaklaşık 7 ay kadar fark var.

Bu artist pozlar Burak Taha'ya ait

Bu da Betülcüm.

Benim için çok güzel bol sohbetli harika birgündü. Ama aynı şeyi abimiz Burak Taha için zannedersem söyleyemiyeceğim. Nedenmi? Çünkü eve küçük bir ufaklık gelince ve annesi teyzeleri bizim Tarkan'ı biraz sevince yavrum biraz kıskandı galiba. Oyüzdende Tarkan'a yüz vermedi tabi bizimkide ondan ilgi bekleyince aşağıdaki fotolarda ki durum ortaya çıktı. Yani birbirlerine yanaşmayan iki küçük bücürük. Eee çok doğal bende olsam bende kıskanırdım annem ve teyzelerim benden başkasıyla ilgilenince.


Tarkan'da çok güzel bir gün geçirdi. Etrafında çok güzel 3 bayan deymeyin keyfine.Bi ara oynarken damağını çarpıp içli içli ağlaması hariç onun içinde çok güzel bir değişiklik oldu.







Gün sonunda eşim bizi almaya geldi ve daha sonra onunla Kayhan'da güzel bir pideli köfte yedik oğluşumuza 2 kitap aldık evimize geri döndük.

23 Temmuz 2009 Perşembe

Biraz Daha


Posted by Picasa


Dün biraz daha iyiydi yavrum en azından ateşsiz bir gün geçirmiş gecede ateşi çıkmadı. İnşallah yavaş yavaş düzeliyordur. Doğal olarak yeme problemi yaşıyoruz şuan sadece emmek istiyor gündüzleri fena değilmiş ama akşam çok huysuzlanıyor. Gece kalkıyor gözler açık 1 saatte anca uyutabiliyorum. Umarım bu durumların hepsi sağlığıyla birlikte düzelir.

21 Temmuz 2009 Salı

İç Dökme.........

Benim gibisi varmıdır bilmiyorum???? 7 ayda çocuğu 3 kez ciddi şekilde hasta eden. Ortalamaya vursan her 2 ayda hastalanmış. İki gündür ateş nöbetleri gidip gidip geliyor. Bi bakıyorum çok iyi 5 dk sonra alevler içinde. Neyseki larenjite felan çevirmemiş. İsko bilgisayarda da görmüş kötüydü dedi, doktor başlangıç aşamasındaymış neyseki demiş. İskoda tam 10 seneye yakın larenjit denen boğaz iltihabı illetiyle savaşmış. 10 sene resmen yatalak gibiydim der herzaman bana. Bu sabah ilkkez kesintisiz saat 8 e kadar uyumuş. Ben çıktığımda hala uyuyordu poposunu devirmiş. Bir öpücük kondurdum yüzüne çıktım. Umarım ilaçlar en kısa zamanda etkisini gösterir. 10 gün sonra kontrolümüz var iyileşsinde. Acaba ben o hep gözüne çöp batanlardanmıyım??


İsko son 5-6 gün içinde aralıklarla spor yaptığı yere götürmüştü Tarkan'ı. Çok güzel bir kompleks bahçeli felan ama dağ eteğinde olduğu için çok esintili.Galiba o esintili hava tetikledi bu durumu.

Bir ders daha. Bir daha esintili havalardan uzak durmak.



Neyse fazla uzatmıycam zaten havamda da değilim öylesine bişeyler yazayım dedim.

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Badem-cik

Pazar günü öğle saatleriydi Tarkan yerde oyuncaklarıyla oynuyordu yanına gittim birlikte oynayalım diye bi baktım ateşler içinde ölçtüm 37,5 çıktı. Ara ara başına ve koltuk altlarına ıslak bez koydum biraz rahatladı ama bi müddet sonra ölçtüğümde 38,3 ü gösteriyordu derece. Hemen doktorumuzu aradım ama malesef çaldı çaldı açan yok. Yarım fitil koydum bi müddet sonra ateşi düştü neşesi yerine geldi bende iyi oh sevindim herhalde sıcaktı ondan oldu felan dedim. Eşimi aradım hadi bizi serin bi yerlere götür çok sıcak ateşi çıkıyor dedim. Kurşunlu'ya gittik keyfi yerinde ateşi yok gene herkese gülücükler atıyor havada serin çorbasını hatta annesinin siparişi köftelerden birtanesinin yarımını güzel güzel yedi bende sevindim bak sıcaktanmış demek diyorum kendi kendime. Birkaç gündür mama yerken özellikle ağlıyordu yavrum bide ağzında tutuyordu oyun sanıyorum yada doydu ondan yapıyor herhalde. Bu sanmalarımın hepsinin aslında bir sebebi varmış. Dün akşam Kurşunlu'dan geri dönerken gene ateşi yükseldi ölçtüm 38,3 kendimizi kayınvalidemlere zor attık ılık duş aldırdık tabi anlık bi rahatlaması oldu doktoru arıyoruz gene cevap yok çıldırcam. Doktorumuzun çalıştığı özel bir haftane var oraya götürdük uzman doktor olmadığı için bu akşam bi takip edelim sabah ateşi devam ederse götürelim dedik ve bütün gece belki sadece 1 saatlik uykuyla başında nöbetleşe bekledik. Sabah hemen kaptığımız gibi doktora götürdük ve diş huzursuzluğumu diye beklediğimiz şeyin aslında boğazında oluşan alfler olduğunu öğrenmemle benim yıkılmam biroldu. Yavrum benim ben sana yemek verirken meğerse senin boğazın ne acıyormuş. İlaçlarını aldık Tarkan'ı babannesine bıraktım ama kolum kanadım kırık bi haldeydim. Zaten bunu gören eşim daha sonra kendinin bakıldığı dalında uzman bir prof. olan doktoruna durumu anlatıyor ve randevu alıyor. Beni aradı saat 4 gibi baba,babanne ve halayla birlikte tekrar kontrole gittiler ve baya detaylı bilgisayarlı tarama sonucu durumun bademcikler olduğu ve mikrop kaptığı anlaşılmış. Az önce aradım tekrar iyi dedi eşim, yavrum o halde bile gülücüklerini asla ihmal etmiyor ne dayanıklı şaşıyorum. Umarım çok çabuk iyileşir benim bitanem Yarabbim sen büyüksün. Dün kandildi ne dualar ettim bişey olmasın diye. Ama ben ne zaman bu suçluluk ve hastalık piskozu halinden çıkarım onu tam bilemiyorum. Canım yavrum annen senin o kuş ağzını yesin çabuk iyileş olurmu seni çok seviyorum.

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Ölün Bile Diriltiyor İnsanı

Ne sıcak gene, ne sıcak (iki gün önce yağmur yağarkende keşke sıcak olsa diyordum:):):) )

Şu an şuralarda olmayı isterdim şiddet ve arzuyla...(Bir iç çekiş)


Bu resimler ve bu yer gerçekmi yoksa photoshop sen nelere kadirsinmi demek lazım. Bilemedim ?
Yalnız bakması bile güzel okadar.....
Malum bu yaz izin stoğumuzu tüketmemiz ve tatile çıkamayışımızın şerefine bakıp bakıp duruyorum.
Ama gelecek yaz innnşaaaallah o günlere çıkarsak intikamım acı olacak.

16 Temmuz 2009 Perşembe

Kara Gözlü Kız


Hayatıma oturduğum pencereden bakıyorum...

Siyah saçlı, kara gözlü bir kızın yaşamı gördüklerim,

Hayallerinin çok azı gerçekleşmiş milyonda biri anca,

Hep hayat getirmiş hayallerini,hayallerim değil,

Hep bir koşturmaca , evin tekne kazıntısı,

Sevdiği arkadaşları vardı 9-10 yaşlarında

Kimbilir şimdi herbiri nerde, kader bir daha birleştirir mi ki bizi???

Biri doktor oldu biliyorum, diğeri 2 çocuklu ev hanımı,,

Hep çok çalışırdım ilk sıra yıllarım, büyük kız edalarıyla geçirdiğim ortaokul senelerim,

Hep taktir görülen ben olmalıydım, öğretmenim bana çözdürmeliydi bütün soruları,

Gece gündüz çalışırdı kara kaşlı, kara gözlü,

Hayali sınavlara girip fen liselerine gitmekti,

Aile inadı bırakmadı, düz liseye gitmeliydim,

Devam devam devam

Lise gene devam gene devam

Bir hocam vardı " seni kıracağıma kafamı kırarım derdi"

Sevdirirdi böyle hocalar okulu

Uzun boylu olma hayallerim sınırsızdı

Neler yapardım ne atlamalar, zıplamalar,

Ne uğraşlar vermişim de şimdi iki kelimeye sığabiliyor mesela,

Üniversiteye girmişim,

Hayalim beyaz bir önlük

Hayat bilmem ne firmanın, bilmem ne kadar ödemesini yapıp yapmadığını, ne gittiğini, ne geldiğini, faturasını, bankasını, ıdısını, dıdısını takip etmek ve yönlendirmeyi getirdi bana,

Yirmi dokuz koca yılın son demlerinde birtek hayalim gerçekleşti,

Hayallerimin ötesinde avuçlarıma küçük kara gözlü o kıza benzer cıvıl cıvıl bir bebek verildi.

Pencerenin aralığından bakıyorum,

Hemen hemen hiçbir hayalim gerçekleşmemiş,

Hep hayat hayallerimi doğurmuş, hayallerim değil

Memnunmuyum bu duruma, inanılmaz ama, hem de nasıl

Yoksa tüm bu yazılanlar nasıl dökülürdü dilimden satırlara

Yoksa nasıl böyle gülümseyebilirdim yazarken bunları, başka Sibel olsaydım,

Hayallerimin değil hayatımın getirdiği prensimi bu kadar sevip ve bu kadar sevilemezdim eminim.

Bu masalar,kalemler,hesaplar, ezberimde benmişim gibi kalırmıydı?

Ve dilimde bu şarkı olmazdı şuan eminim,

İyiki herşey hayatın bana getirdiği gibi olmuş.


15 Temmuz 2009 Çarşamba

İyiyiz, iyiyiz

Bugün kontrol günümüzdü. Değerlerimiz doktora göre iyi ama kilo biraz az almışız bence. Genelde her ay 700 gr'a yakın alıyorduk ama bu ay sadece 400 gr almış Tarkan.Biraz ona takıldım. Aslında çocukcağaz alıyom kiloları alıyom gene yaranamıyom, bak anne sende o kiloları vermeye çalışıyosun bana kilo al diyosun diyordur eminim.

Kilo: 8,600

Boy: 70

Baş çevresi: 42,8

Birkaç gündür vucudunun ön kısmında isilik oluşmuştu. Aslında sanırım bunda benim hatam oldu. Vucudu yumuşasın diye bebek yağı sürdüm ve o gün hava çok sıkıntılı ve bunaltıcıydı. Zannedersem vucuduna ağır geldi bu yağ ve sıcakla da birleşince attı. Gerçi banyo yaptırmamız ve sürekli havalandırmamız birkaç gündür havalarında serin gitmesi işe yaradı galiba. Sabah çok azalmıştı kızarıklıklar. Doktorumuzda zaten durumun sıcaktan kaynaklandığını sıkca banyo yaptırmamız gerektiğini söyledi. Birde rötavirüs aşımızın son dozunuda olduk şükür o da bitmiş oldu.

Doktorumuz bu ay için artık etlere geçiş yapabileceğimizi söyledi. Gerçi çorbalarını yavaş yavaş et suyuyla yapmaya başlamıştık. Artık balık, tavuk, et ve kıyma yavaş yavaş verebilirmişiz. Laf aramızda maşallah bizim oğlan tabağımızda ne görse saldırıyor yani bu arada yavaş yavaş et felanda yemeye başlamıştı zaten.

İşyerinde çalışanlardan bir arkadaşımızın eşi bugün yarın doğum yapacak onunla konuşuyorduk sabahta. Gece gündüz nöbetteyiz dedi bende kolay olmadığını söyledim ama 3 dört ay sıkıntı çekersiniz dedim ondan sonra çocuk bir düzen oturtuyor zaten. Mesela Tarkan'ın şuan tam böyle sıkımlık halleri. Eller kollar balık gibi bir çırpınıyor biR çıpınıyor, sonra da gülüyor yaptıklarına. Ben bu aralar ona küçük paluk diyorum sizde görseniz hak verirsiniz bi saniye durağı yok. Sürekli bir ayağa dikelme ve dik durma durumlarımız var. Sonrada hobbala hopbala yapıyor sonra yüzümüze bakıp bi gülüyor çok hoşuna gidiyor. Elini havada tutunca gel annesi gel diyoruz oda hemen eliyle gel gel işareti yapıyor. Birde iki elini yumruk yapıp çatlaşında patlaşın der gibi birbirine vurması yokmu bitiyorum o zaman. Ne çabuk öğreniyorlar daha 1 ay önce cisimleri elinde zor tutarken şimdi oyuncağının lamba düğmesini ezberlemiş basıp yakıyor bide gözüne doğru yaklaştırıyor içini merak ediyormuş gibi.

Artık sürekli dönüyor sırt üstü yatır hemen dönüyor ama daha kollarıyla vucudunu kaldırmayı beceremiyor. Geçenlerde yere minderine koydum 1 dk geçmedi bi geldimki hem dönmüş hemde koltuğum altına girmiş.

Tahtalara vurayım yemesi gayet iyi meyveleri çok seviyor bide yemekleri. Çorbadan daha ziyade yemek yemeği seviyor. Yemek yerkem haaaam diyor bide üstüne üstlük. O yüzden babanneside özellikle sebzeli (yeşil fasulye, patates, kabak, bamya, patlıcan,) yemekler yapmaya çalışıyor. Bamyayı ve taze fasulye yemeğini çok seviyor.

Uyku düzeninde yeryer oynamalar olsada genellikle 12 gibi bi uyanıyor emiyor ve hemen uyuyor 2,5 gibi ve 5,5 gibi gene uyanıp emiyor ve tekrar uyuyor. Yani fiks bu saatlerde bi uyanması var yatıpta 6 saat boyunca uyuduğu en fazla 1 veya 2 keredir.

İşte günler böylece gelip geçiyor. Aslında çok şeyler yazasım var ama bugünlük bu kadar diyelim sonra yeni yazılarda buluşmak üzere.

14 Temmuz 2009 Salı

Bir Pazar Sabahı





Galiba mart ayıydı bir pazar sabah kahvaltısında CNNTÜRK'te her yerde bir haber var'da izlemiştik aşkımla.

O gün söz verdik muhakkak yazın gidelim diye.

Bir avuç köy kadını elele vererek oluşturmuşlar burayı.
Yağışlı hafif bozuk bir havada yolunu tuttuk bu aynı şehirde yaşayıp bihaber olduğumuz yerin.


Yanımıza da sevgili arkadaşlarımızı ve onların oğulları Egemen'i alarak.


Sora sora Bağdat bulunurmuş misali her gördüğümüze sorduk gidene kadar.


Tam Uludağ eteklerinde olan bu köy dahada bir sisli dahada bir soğuktu ama harika yeşillikle bezeli misgibi bir havası vardı.




Sıkısıkı giyindik ve oturduk çardağa.

Önümüze güzel bir kahvaltı geldi.




Sıcacık Tarhana çorbasıyla başladık ve devam ettik.
Tarkoş'a tattırdık tabiki kahvaltı sofrasından


Yedik içtik akan şelaleye baktık turladık ve çocuklar mızmızlanınca ve hava soğuk olunca 11 gibi tekrar evimizin yolunu tuttuk.








Birtek şu varki hakikaten bir kahvaltı için düşündüren bir rakam ödedik. Baya pahalı geldi bize.
Bi pazar sabahını da böyle geçirmiş olduk.

11 Temmuz 2009 Cumartesi

4N 1K + 1Y 1İ ?????????????

Özgür anne de gördüğüm ve içerik olarak çok hoşlandığım aynı zamanda üzerime alındığım bu mimde benimde bir iki sözüm olsun istedim.

Neden yazıyorum:

Aslında bu hikaye 2,5-3 yıl öncesine dayanan blog olayını keşfetmemle başlıyor galiba. Yeni evli olduğum dönemler ve ben habire büyük bir istekle yeni yemekler pastalar börekler yapma hevesindeyim. Kocişe şirin görünmek amaçlı tabi, bu kız hiçbişeyi bilmiyor demesin. Neyse işte ben yemek adları yazdım karşıma portakal ağacı diye birşey çıktı tıklayıp girdiğimde işte bu blog denizine hoop diye düşmüş oldum. Nasıl hoşuma gitti o yemekler tarifler resimler, yazılar sonra ordan diğer bloglara geçtim. Devletşah, Pembelinin Mutfağı, Annemin mutfak kokusu, Yeşimin Mutfağı, Aintab sofrası...... liste aslında çok uzun. Artık pasta börek yemek ne varsa çıktısını alıp dosya yapıyordum. Ama bu arada okuduğum blogların yazdıkları günlük hayatlarıyla ilgili yazıları okuyor, Devletşah gibi bloglardaki farklı konularla ilgili yazılardanda bazı şeyler öğrenmeye çalışıyordum. Bu durum yaklaşık 1 seneden fazla yemek bloglarını takip ederek devam etti. Aslında itiraf edeyim ben bu işin çok zor bişey olduğunu, ne bileyim web sitesi gibi hazırlandığını felan zannediyordum. Sonra birgün Pembelinin ve Nailenin yan bağlantılarında çocuklarıyla ilgili olan yazılarını farkettim ve yeni bir blog denizine tekrar düşmüş oldum. Mine'yi, crestal'ı, Prima'yı, Yeni bir rüya'yıkeşfettim.Ordan başka bloglara ve çocuklara geçtim. Garip bişey belki bu durum roman okumak gibi.Her seferinde yeni sayfalar yeni hayatlar, yeni uğraşlar, yeni bebekler,yeni yüzler tanımak belkide beni bu kadar cezbetti. Zincir gibi ordan bir başkasına geçmek hem zevk vermeye hem merak uyandırmaya başladı. Düşünsenize bir hafta önce hamile fotosuyla gördüğüm birinin bir hafta sonra minik bebeğini görmeye başladım. Ve sonra birgün hamile kaldım. Hiç bilmediğim bişeyi yaşamaya başladım. Neler yapmalıydım, neleri yapmamalıydım, atıyorum beni 4. ayımda veya 5. ayımda neler bekliyor hepsini hem internetten hem bloglardan takip ederek çözmeye başladım. Sonra bebişim doğdu. Zorlu süreçlerden geçtim, işe başladım ve artık sonunda karar verdim bende geri dönüp baktığımda bişeyleri tekrar yaşayabileceğim birilerine bu benim oğlum bakın deyip açıp gösterebileceğim,resimlerini videolarını izleyebileceğim bir günlük yapmalıydım. Ve Tarkan'ın annişini oluşturdum.Ve aslında ne kolay bişey olduğunu anladım. İlk önceleri kimsenin haberi yoktu sonradan yorumlar, takip edenler, bloğuna ekleyenler derken kısa zamanda yol katettim.Hala da devam etmekteyim.(girizgah biraz uzun oldu ama napcan herşeyi yazayım istiyorum)

Nasıl Blogcuyum:
Yani elimden geldiğince, zamanım el verdiğince herkesi takip etmeye çalışan kendi çapında bişeyim işte. Yorum bırakmak favorim. Daha yeniyim o yüzden mükemmelim felan gibi büyük laflar edemiycem ama bişekilde biryerlerde insanların Sibel'de varmış dediklerine yavaş yavaş inanıyorum artık.

Neden Tarkan'ın Annişi:
Ne bileyim birkaç saniyede çıkan bişey çok düşünülmüş değil belki düşünsem gerçi daha karizmatik daha akılda kalıcı bişeylerde çıkabilirdi. Sadece eşime genelde hep kociş derim yada bu aralar babişko demem Tarkan'ın annesi değilde Tarkan'ın annişi koymama sebep olmuş olabilir o kadar.

Neden Blog Okuyorum ve Yazıyorum:

Başta da dediğim gibi yeni hayatlar, yeni olaylar, yeni bebekler, yeni insanlar okumak paylaşımlarını izlemek,yaptıklarından yeni fikirler edinmek, acabalarımın genelde herkeste olduğunu görüp rahatlamak bi tecrübe.Roman okumak gibi, profil analizi yapmak gibi şiir gibi ne bileyim resim yapmak gibi bişey. Yada benmi abartıyorum bilmiyorum ama işte bu şey bana haz veriyor.

Düşünsene boş zamanın var saçma sapan yazılar okuyacağına iki insan sıfatı görüp iki şey öğreniyorsun.

Bide en önemli şeylerden biri çok uzaklarında hiç tanımadığın insanlarla üzüntünü ve sevincini paylaşıyorsun. Serzenişlerini yazabiliyorsun. Ve sana destek verenlerin yorumlarını okuyorsun bir çeşit terapi.Piskolojin düzeliyor haklıyım bak bana destek veriyorlar diyorsun rahatlıyorsun. Daha rahat açılabiliyorsun herkese.Kimse sana ya saçmalamışın yada çok uzattın yada afra tafra üfff püfff demiyor. Bazen sayfalarca yazıyosunda yazıyosun hiç kimse sıktın demiyor.

İlk yazılarıma ve resimlere bakıp şimdiki resimlere baktığımda ne kadar çabuk büyümüş diyebiliyorum.

Uzaktaki teyzeleri yavruyu takip edebiliyorlar.

İddealımıyım:

Ben Koç burcuyum inatçı, çalışkan, hırslı, azaimli bir yapım var. O yüzden mütevazi başlayan ama neden olmasınlarla devam eden bir serüven bu. Neden olmasınki birgün belki birileri de şunu diyebilir ben Sibel ve Tarkan'ı okumaya başlayarak bloger oldum. Sanki benim okuduklarımda başta bu kadar popülermiydiki??? Herşey zamana bağlı. Neden olmasın????

Yazmaya zamanım varmı???:
Şiiiit patronlar duymasın vallaha işte yazıyorum naaapıyım.

Kimim:

Ben 18/12/2008'e kadar hırslı, bazen dikbaşlı, kendini hala çocuk zanneden, gereksiz ayrıntılara kafayı takan, hep en iyisi olmalıyım diye kendini yiyen, bazen çekilmez,hiçbirşeye boşveremeyen, bazen sevimli, herkes gibi bir faniydim. Sonrasındaysa şimdi sadece Tarkan'ın annesiyim. Hiç hırs yapmıyorum, hiç bişey beni üzmüyor çocuğumun sağlığı dışında, bişey olmadıysa olmadı diyorum kendimi yiyip bitirmiyorum ve kendimi çok şanslı hissediyorum Allah-u Teala'nın verdiği bu nimete şükreden biriyim artık.

10 Temmuz 2009 Cuma

Aklımdaki Beni Yiyenler






Aslında masada o kadar iş varki, hepsi sabırsızlıkla bekliyor önce beni işle önce beni yap diye. Amaaa ben deliler gibi ne istiyorum??? Yazmak. Nelermi yazmak o kadar çok şey varki kafamda hepsi çorba gibi. Belki o yüzden de daldan dala konaraktan tek tek basaraktan hepsinin üstüne bir sürü şeyler yazmak istiyorum.


Varya bu aralar şu evlerinde oturup pasta börek yapan, günlere gidip dedikodu yapan, ora benim şura senin gezen, deniz havuz bahçe üçgeninde gününü gün eden blogculara gıpta ile yok yok kıskanarak bakıyorum. Vallaha beni duyanda dört duvar arasına hapis hiçbiryere gidip gezmeyen biri zannedecek. Ama işte tüm bu tarz yazıları okuyup sonra kafamı çevirip tekrar işlere dalan ben için bu kıskançlık olayı yavaş yavaş baş göstermeye, kocişi hadi beni şuraya götür hadi beni buraya götür diye didiklemeye başlamam bir oluyor. Aslında yorgunum ama dışarda olasım var garip bir tezat.


Kociş bazen bloğa koyduğum fotolardan da anlıycağınız üzre kilolu. Hele doğum ve doğumdan sonra sanki hamile olan o, kıvamında kilolarla birlikte almış başını gidiyordu nerdeyse ki Tarkan'la ben hemen önüne geçtik. Kocişte bir bucuk aydır bir spor salonuna gitmeye başladı. Haftanın 3 günü. İlk ay için 4,5 kilo vermişki onun için büyük başarı.Hergün anlatıyor arkadaşlar böyle iyi böyle mükemmel diye cumartesi Tarkaşu onlarla tanıştırmış çok sevmişler benimlede tanışmak istemişler. Bende gezme yaaa hemen atladım üstüne (hakkaten bu aralar gün kadınları gibi gezme merakı başladı yaşlanıyormuyum ne halbuki hiç tarzımdeğildir)saat 9 gibi spordan sonra kociş beni almaya geldi. Zaten çok yakın tam Uludağın eteklerinde bu cehennem sıcaklarında orası bir esintili bir serin püfür püfür. Tarkoşa kapşonlu yeleğini giydirdik pusetine koyduk ve arkadaşları bir üşüştü başımıza. 2 masa yanyana koyduk oturduk dışarı bahçeye. Aman Allah'ım ne sevdiler ne sevdiler her gelen kucağına almak istiyor kızlar inşallah bizimde böyle bir çocuğumuz olur, hele bi kız bana dönüp dönüp bende birtane istiyorum deyip Tarkan'a bi sarılıyor bizimkide kızların kucağında ya ooh yayıldıkça yayılıyor, gülücükler, parmak emmeler, şirinlikler havada uçuşuyor. Gerçi kız dediysem en ufakları 29 felan. İlkkez bu kadar ilgi gördüm ve kendimi resmen prenses veya çok zor birşeyi başarmış biri olarak gördüm. Çünkü masadaki bütün bayanlar evli olmasına rağmen tek çocuğu olan bendim. Ama hepsinde o kadar büyük bir özlem gördümki umarım dedim sizlerde bu duyguyu yaşarsınız çok farklı bişey. Neyse zaten Tarkoş yarım saat sonra pusetinde uykuya daldı ona korunaklı bir yer yaptık ve saat 12 ye kadar hafif esen rüzgarda sohbet, muhabbet, tartışma, yemek, içmek (malum hepsi yemek sevdaları yüzünden kilolu olduklarını kabul edip) üzerine bir sürü konuştuk. Gelsin çaylar gitsin kahveler. İnanın şaka değil ama içlerindeki en zayıf bendim 6 ay önce doğum yapmış biri olarak hemde. Kimisi 45 kilo vermiş 130 kiloymuş yani, işte kimisi 25 kilo vermiş sonra 20 kilo almış tekrar vermeye çalışıyor. Yani anlıycağınız geneli hafif toplu ama herbiri okadar neşeli o kadar zevkli ve kültürlü o kadar güzel insanlarla tanıştım ve sohbet ettimki o akşam çok güzeldi. Saat 12 e geliyordu eve girdik Tarkan hala uyuyordu neyseki ince şeyler giydirmiştim hiç uyandırmadan yatağına yatırdım.


Bu aralar bana gene alışveriş krizleri gelmeye başladı. Çarşıdan çıkmasam diyorum. Geçen hafta kendime çıkıp yazlık elbise, tunik v.s aldım işte fitili ateşleyende bu oldu 1 haftadır ne görsem almaya çalışıyorum. Dün gene bişiyler aldım bu seferkiler gerçi bana değildi Tarkoş'un halasına hediyemiz birde ucuzlamışki herşey sormayın gitsin o yüzden insan her gördüğünü almak istiyor işte zaman olsa onu pek bulamıyorum o kadar.


Bir haftadır bende acayip Funda Arar dinleme isteği doğdu. Döndür döndür dinliyorum.Bunu, bunu, bunu ,bunu. Çok klas bir kadın gerçi bazen oda Seda Sayan vari konuşmalar yapmıyor desem yalan olur ama gene bi hoşluğu var.


Tarkan bu aralar çok tatlı memmemme mem mem mem ,,,, bababa babbababa demelere başladı. Bazen altına kullanmadığım bi sergim var bide alt açmasını seriyorum bezini çıkarıp külot giydiriyorum aman bir hoşuna gidiyor o altının açılması, dön o yana dön bu yana ayakları resmen ağzına sokmaya çalışmalar, bi muhabbet bıdır bıdır bi sesler sonra konuşmalarına ara ara gülmeler ne arasanız var yani.


Bide şeye kızıyorum gene baya uzun zamandır hala devam ediyor. Biri görüyor beni napıyon: çalışıyorum, aaa çocukla zor değilmi: tabiki zor kim kolay demiş, kim bakıyor: şu aralar babannesi halası, bu çocuk seni unutur (bende anlık bir dumur yüz hatlarım aşağı sarkmaya başlıyor) niye ya???? görde bak işte nebileyim benim bir akrabam vardı çocuk şimdi babanneden veya ananeden eve gitmek istemiyor onları annesi sanıyor. Unutur çocuk seni bak gör bütün gün seni görmüyor ya. Eeee ablacım o zaman para verde bende evimde oturayım. Ha böyle diyenlere bir dip not hiçde öyle diğil işten döneyim Tarkan bi üstüme atlıyor kaşım gözüm yanaklarım yüzüm resmen yalanmadık yerim kalmıyor bana öyle bir sarılıyorki (tamam özlüyor bunun farkındayım) buda bana bunu diyen öyle koca koca ablalara kapak olsun haaa.


Temmuzun sonu geldi gidilmesi gereken bir arkadaş evi bir yeni taşınan komşu evi var ve Ramazan'da Ağustosun ortasında. Ben hangi arada hem bu ziyaretleri yapcam hem daha açmadığımız deniz sezonunu Tarkan bey için aralıycam ne zaman evi temizletcem dip köşe kadın alıp, bilmiyorum birini yapsam biri kalıyor. İşte çalışan bayan zorluklarının başlıcası zaman.


Bide bu aralar okuduğum bir mim olayı var hani şu nasıl blogcu oldun kimsin nasıl blogcusun v.s. tarzındaki olan var ya. Çok hoşuma gitti. Kaç gündür niyetleniyorum yazayım diye ama hep bişey çıkıyor bir sonraya atılıyor. Umarım birkaç gün içinde de bununla ilgili bişeyler yazmak istiyorum çünkü uzunca bir hikaye de bu konuda bende var.

Bide bugün Google açarken resminin değiştiğini gördüm açıklamasında Nikole Tesla'nın doğum günü yazısı vardı. Hani şu ünlü elektrik akımı ve alternatif akımı bulan kişi. Hemen aklıma aylar önce okuduğum bazı yazılar geldi. İnternette merak edenler için tavsiye ederim. HAARP yazıp girdiğinizde Haarp teknolojisi ve Tesla teoremiyle ilgili daha doğrusu Amerika'nın bu teoremden yola çıkıp nerdeyse yağmur bulutlarını bile yönlendirebilecek, yer altındaki yüklü elektrik akımını(depremler) boşaltabilecek bi üssü kuzey kutbunda konuşlandırdığını ve buranında Haarp olarak anıldığını bende okuyunca öğrendim. Aslında şok oldum. Okudukça küresel ısınma etkenlerinden birinin belki, Gölcük depreminin gerçek bir deprem olup olmadığının çok bilimsel açıklamalarına kafa yormaya başladım. Aslında oyunlarla çevrili olduğumuzunda farkına varmaya. Göz atma imkanınız varsa tavsiye ederim. Belki bazı şeylerin nedenlerine benim gibi daha farklı bakmaya başlarsınız.



Aslında yazcak inanın bir sürü şey daha var ama daha çok çorbaya dönmeden herşey, şimdilik bana müsade malum masadakiler iyice savruklaşmaya ve melül melül bana bakmaya devam ediyorlar.

Tarkan'ın bir pozuyla veda edelim o zaman
Posted by Picasa

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Kalanlar



Biraz kavun yedik şapur şupur




Biraz oyun oynadık tarağıyla bağırdık, çağırtık, çığlık attık, mızırdandık, sıkıldık en sonunda









Uyuduk bolcana alışveriş yaparken


Biraz kahve molası verdik maksatsa muhabbetti













Turladık denize nazır








Vak vaklara baktık esen hafif rüzgarda







Güneşi batırdık Mudanya sahilinde


Dönüş yolunda ise arabada hafif bir müzik ve Funda Arar resmen şakıyordu. İlk parça buydu ikincisi bu.


Elde kalansa hoş bir hafta sonuydu.